‘Bir ve beraber olmak’ bu mudur?
Yıllardır, naçizane, memleket meseleleri üzerine hak, hukuk, adalet ve demokrasi, insanlık değerleri “kıblesinden” şaşmamaya özen ve gayret göstererek yazıyorum, çiziyorum, kitaplar yazıyorum, mikrofon uzatan olduğunda konuşuyorum. Bir doğruyu sahiplenmekten, savunmaktan yana kolay kolay yorulmam, yılgınlığa kapılmam. Fakat neticede insanız işte, belki yaşlanıyor olmanın da etkisi vardır; son zamanlarda neredeyse matematiksel kesinlik içeren netlikte bazı konularda dahi süzme cehalet içeren görüşlerini gayet kendinden emin, kibirli, küstah bir üslupla savunanları gördüğümde, yorulduğumu hissediyor, öfkeleniyorum. Öfkem öncelikle kendime diyeyim; demek ki yeterince iyi ve ikna edici, anlaşılır yazamamış, çizememiş, konuşamamışız. Ama biraz da o küstahlara tabii öfkem, hepsini de ben üstlenmeyeyim; yahu insan bu kadar mı bağnaz, gerzek, salak, gelişmeye, değişmeye kapalı olur?
Bakın, bu ülkede ciddi ciddi Kürt sorununun, Turgut Özal tarafından Saddam zulmünden kaçanlara “cennet vatanımızın” kapılarını açmasıyla ortaya çıkan bir sorun olduğuna inanan insanlar var. O Kürtler ülkeye yerleştiler, “misafir” olduklarını unutup palazlandılar, sonra da hak, hukuk filan demeye başladılar, üstelik “doğudaki” dağlı Türk kardeşlerimizin de kafasını karıştırdılar!
Bunların daha “bilgili” olanları ise, Kürt sorununun feodal ağalık, aşiret, geri kalmışlık (vb) sorunu olduğunu düşünüyor, Tek Parti yıllarını es geçip sağcı, dinci, gerici partilerin toprak reformu yapmayıp aşiret ağalarıyla işbirliği yaptığı için memleketin “o” tarafının geri kaldığına inanıyor. Geri, gerici, cahil halk da haliyle sürekli pusuda olan “dış mihrakların” oyununa gelip duruyor; yoksa ne diye bir Kürt sorunumuz olsun ki? Bu kafadakilerin önemli bir kesimi “solcu” olduklarını söylüyorlar bir de; Kemalist, solcu, komünist, ilerici, çağdaş, vb. Enteresan ve cidden eşsiz bir sentez…
Geçenlerde kendisini “sosyalist” olarak tanıtan ama değme ulusalcı, anlı şanlı bir “gazeteci” ve “yorumcu” (lise zamanlarından tanırım, o zamanlar keskin bir Marksist-Leninist idi), defalarca kanıtları, belgeleriyle çürütülmüş bir şayiayı yeni bir keşifmiş gibi yüksek sesle yineledi: Dersim 38 katliamından Mustafa Kemal’in haberi yoktu, bu “acı olayın” sorumlusu CHP’nin “sağcı” kanadıdır; Celal Bayar, Fevzi Çakmak. (Demek........
© P24
