Yeni TV Kanallarımız: Dijital Platformlar!
Daha birkaç yıl önce hepimiz aynı şeyi söylüyorduk: “Televizyon öldü.” Meğer öldü sanılan şey aslında sadece biçim değiştirmiş. Netflix, Prime Video, Max, Disney hepsi aynı eski televizyonun ruhunu taşıyor — üstelik daha organize, daha algoritmik, daha kurnaz bir şekilde.
“Biz Televizyon Değiliz” Kandırmacası
Netflix ilk yıllarında kendini “televizyon karşıtı” olarak konumlandırdı. Reklamsızdı, sabit yayın akışı yoktu, özgürlük vaadi vardı. “İstediğin zaman izle, durdur, devam et.” Yani bir nevi izleme anarşisi. Bu özgürlük sloganı milyonları cezbetti, çünkü televizyonun en nefret edilen yanlarını —reklamlar, sabit saatler, düşük içerik kalitesi— ortadan kaldırıyordu.
Zamanla fark ettik ki özgürlük değil, sadece seçenek bolluğu verilmişti. Seçenek bolluğuysa özgürlük değil, yorgunluk getirdi. Biz dizileri seçmiyoruz, seçilmeye izin veriyoruz. Netflix’in algoritması bize neyi ne zaman izleyeceğimizi söylemeye başladığında, televizyonun yayın akışından farkı kalmadı. Tek fark, şimdi program müdürü insan değil, veri.
Televizyonun dijitalleşme serüveni yeni değil. 2000’lerin başında ABD’de TiVo denilen bir cihaz vardı. Televizyon yayınlarını kaydedip sonra istediğin zaman izlemeni sağlıyordu. Yani “time-shifted viewing” dediğimiz kavram ilk kez evlere girdi. Bu aslında Netflix’in atasıydı: “izleme özgürlüğü” kavramının embriyo hali ama gerçek devrim 2005’te YouTube’la geldi. Yayıncıdan izleyiciye geçen güç, yeni bir medya düzeninin kapısını araladı. YouTube o yıllarda televizyonun halk versiyonuydu: amatör ama özgür.
Sonra Hulu çıktı — NBC, FOX ve Disney’in ortak girişimi. Klasik TV içeriklerini internete taşıyan ilk ciddi denemeydi. Yani dijital çağın ilk “kanalı” buydu. Netflix’in asıl darbeyi vurması ise 2013’te “House of Cards” ile oldu. Artık sadece yayın değil, üretim de platforma taşınmıştı. O noktadan itibaren televizyon fiilen ölmüştü ama ruhu hâlâ etrafta dolaşıyordu.
Televizyonda sabit yayın akışı vardı, izleyiciye ritim kazandırırdı. Netflix’te görünüşte böyle bir şey yok. Fakat algoritma seni izleme alışkanlıklarına göre belirli bir “zaman ritmine” sokuyor.
........




















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d