(YÜZ) YILLARDIR ADALET ARIYORUZ!
“Bazı şeyler hiç tazeliğini yitirmiyor. Her halde bu sorundan beslenenler var!”
İhtiyar dünyamız; terör, savaş, açlık, çevre kirliliği, doğa katliamları, hak ihlalleri ve toplumlararası haksız rekabet gibi insanlık alemini tehtid eden olaylarla boğuşuyor.
İnsanoğlunun bu olayların içinden sağlıklı olarak çıkabilmesi, ancak adalet duygusunun tatmin edildiği, evrensel ve yerel hukuk düzenleri ile mümkün...
Bu sebeple Anayasamızın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2.maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu hükme bağlanmıştır. Hemde bu hükmün değiştirilemeyeceği hatta değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği temel yasamızda vurgulanmıştır.
Eğer “hukuk devleti” olmasaydık yada devletin bütün kurumları ile vatandaşlar arasındaki münasebetler, hukuk kurallarına göre tanzim edilmeseydi, ne olurdu? Gerçi “hukuk devleti” olduk da ne oldu? diye de bu soruyu tersinden de sorabiliriz!
Türkiye, yazılı metinlerde bir “hukuk devleti” olarak tanımlansa bile, adalet dağıtması icab edenler; yansız hareket etmedikleri, siyasi görüşlerin, dini akımların etkisine girdikleri ve hatta bu sebeple yetkilerini kötüye kullandıkları için, hukuk sistemimiz bir kaosun içine girerek zulüm aracı haline gelmiştir.
Keza uluslararası hukuk ve mahkemeler, küresel güçlerin etki alanında olduğu için, oralarda alınan kararlar objektif ve adil olmaktan ziyade, siyasal nitelik taşımaktadır.
Bunlar bize, hukuk sistemimizin ve de dünya üzerinde geçerli olan diğer hukuksal düzenlerin büyük bir çöküş sürecinde olduğunu göstermektedir.
Tarih........
© Önce Vatan
