16 Mayıs: Suskun Limanlardan Gür Sesli Bir Direnişe
16 Mayıs: Suskun Limanlardan Gür Sesli Bir Direnişe
Bir gemi vardı o sabah İstanbul’un sularında.
Kız Kulesi’nin ardında, Boğaz’ın kalbinde…
Ne bir topu vardı ne zırhı…
Ama taşıdığı yük, tarihin en ağır yüklerinden biriydi:
Milletin namusu.
Bugün, 16 Mayıs.
Tarih, saat sabahın ilk ışıkları…
Şişli’de bir evde, bir paşa son kez annesinin ellerine eğiliyor.
Göz göze gelmemeye çalışıyorlar.
Çünkü göz göze gelmek, gözyaşı demek…
Ve o gözyaşı, bu milletin kaderini yıpratır diye…
Susuyorlar.
Aynı saatlerde bir başka yerde, Kâzım Dirik valizini kapatıyor,
Refet Bele, ağır bir baş ağrısıyla uyanıyor,
Cevat Abbas, bandaj çantasını tekrar kontrol ediyor.
Hüsrev Gerede, pusulasını gömleğinin içine gizliyor.
Hepsi biliyor: Bu yolculuk sıradan bir görev değil.
Bu bir veda değil,
Bu bir başlangıçtır.
O sabah Yıldız Sarayı’na uğruyor Paşa.
Padişah gözlerini kaçırıyor.
İçten içe biliyor aslında:
Gönderdiği adam artık........
© Öğretmen Sitemiz
