Sultanahmet’te Işığın Gücü: Halkın Direnişi ve İktidarın Karanlığı
Bir iktidarın çöküşü, bazen bir ışığın sönmesinde görünür hale gelir. Bazen de bir ışığın söndürülmek istenmesi, o çöküşün en net fotoğrafına dönüşür.
Sultanahmet Meydanı, yalnızca taş ve mermerden oluşan bir alan değil; zamanın ve hakikatin izlerini taşıyan bir bellektir. 7 Mayıs gecesi bu kadim meydan, bir mitingin ötesine geçerek tarihsel bir direnişe sahne oldu. CHP’nin düzenlediği büyük protesto, Ekrem İmamoğlu’nun hukuksuz tutuklanmasına karşı halkın ortak vicdanının yankısıydı. Yaklaşık 200 bin kişi, yalnızca bir siyasetçiyi değil, onun şahsında gasp edilen halk iradesini, çiğnenen hukuku ve yok sayılan adaleti savundu.
Ancak ne hazindir ki bu buluşmaya karşı iktidarın ilk tepkisi, karanlık oldu. Kelimenin tam anlamıyla…
Meydanın ve konuşma platformunun aydınlatılması için CHP tarafından getirilen jeneratörlerin alana yerleştirilmesi güvenlik güçleri tarafından engellendi. Emrin Valilikten ya da Saray’dan geldiği açıktı. Amaç sadece teknik bir güvenlik tedbiri değildi; bu bir siyasal tercihti. Kalabalığı ve kararlılığı görünmez kılmak, meydanı karartarak iradeyi bastırmak istediler. Tıpkı tarihte defalarca denendiği gibi…
Ama karanlık, sadece ışığın yokluğu değildir; karanlık, aynı zamanda hakikatin üzerini örtme arzusudur. Ve o gece, Sultanahmet’te 200 bin insan, o karanlığın altına gömülmeyi reddetti. Cep telefonlarının küçük ışıklarıyla, seslerinin yankısıyla, gözlerindeki kararlılıkla meydanı yeniden aydınlattılar. Çünkü bir halkın inancı,........
© Nokta Haber Yorum
