menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’de Sağlık Politikalarının Gelişimi- I

8 0
09.09.2025

(SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN KURULUŞU ve ADNAN ve HALİDE EDİP ADIVAR)

Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN

Bu yazının yayımlandığı tarih 9 Eylül 2025. İzmir'in kurtuluşu ile kurtuluş savaşımızın sona ermesinin 103’üncü yıldönümüne ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bugün, ülkemizin zor günlerden, savaşlardan ve yıkımlardan çıkarak, Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan süreci ve yeni kurulan devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatmış olduğu kalkınma hamlelerine “Sağlık politikaları” açısından bakacak ve bu vesileyle bize bu ülkeyi emanet eden, Kuvayi Milliye ruhunu taşıyan atalarımızı anacağız.

Osmanlı Devleti’nin duraklama döneminden konuyu ele alacak olsak, yaklaşık 300 yıl boyunca tüm cephelerde sorgulamadan çarpışan bir Türk halkı var. Bu halk Anadolu'da yaşıyor ve kendisine Osmanlı’nın Müslüman tebaası diyor. Türk milliyetçiliğinden ve “Türk” olduğundan haberi yok. Birinci Dünya Savaşı’nda da her cephede savaşmış. Ülke bölüşülmüş. Yok olmanın sınırına gelinmiş. Bu halk bir kurtuluş mücadelesi veriyor. Sonunda bir zafer kazanıyor. Ancak elde edilmiş bu zafer bir son değil, bir başlangıç. Cumhuriyet, “Türk Milleti” bilinci yaratacak, bunun için kalkınma hamlelerine de ihtiyaç var, Türkiye'nin akıldan ve bilimden yana bir yol izlemesi gerek. Nüfus kırılmış. Nüfusun sağlıklı erkekleri savaşlarda şehit olmuş. Kadınlar, yaşlılar ve çocuklar kalmış. İlk nüfus sayımı 28 Ekim 1927’ de yapılıyor ve nüfus 13.648.270. Demek ki nüfusun artırılması gerekli. Pronatalist politikalar bu nedenle kabul edilmek zorunda. Ülke nüfusunun öğrenim düzeyi çok düşük. Okuma yazma bilenlerin oranı çok az. Bu nüfus önemli oranda kırsalda yaşıyor, tarımla uğraşıyor. Ülke emperyalistlere karşı büyük bir savaştan çıkmış. Ülkeye yabancı sermayeyi sokamazsınız. Devlet bütçesi yetersiz ancak başka bir kaynak yok. Bu durumda yeni Cumhuriyet elbette “devletçilik” ilkesini benimsemek zorundaydı, öyle de yapıldı. Osmanlı'nın kanunları artık geçersizdi. Her sahada kanun çıkarmak gerekliydi.

Ancak Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı sürerken Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920’de açılmasıyla zafere tam inandığını ortaya koymuştu. Savaş sürüyordu ancak devlet kurulmuştu ve ilk kanunlarını çıkarıyordu.

İşte, biz sağlık politikaları tarihimizi 2 Mayıs 1920’de yürürlüğe giren 3 sayılı Kanunumuzla başlatıyoruz. Bu kanun ile Sağlık Bakanlığı “Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekaleti” adıyla kurulmuş olup Bakanlığın adı 1929’da “Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti” olmuştur. Bugünkü Türkçeyle “Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Bakanlığı”. O günün gereği olarak sağlık hizmetleri “sosyal yardımlaşma” ile beraber ele alınmıştır. Günümüzde ise sosyal yardımlaşma diğer Bakanlıklara bırakılmış, sağlık hizmetlerinin çapı çok genişlediği düşünerek Bakanlık sadece sağlık hizmetlerine bakan bir Bakanlık olarak “Sağlık Bakanlığı” adını almıştır. Kanun’un yürürlüğe girdiği gün ilk Sağlık Bakanı olarak Dr. Adnan Adıvar görevlendirilmiştir, Dr. Adnan Adıvar bu görevi 3 Mayıs 1920- 10 Mart 1921 tarihleri arasında ifa etmiştir.

Prof. Dr. S. Haluk Özsarı’ nın 22 Nisan 2025’de kaleme aldığı yazıda şu ifadelere yer verilmektedir: “Tutanaklardan anlaşıldığına göre, Sağlık Bakanlığı, bazı vekillerin daha önceden olmadığı gerekçesiyle ayrı bir Bakanlığa gerek olmadığı yönündeki itirazlarına rağmen kurulmuştur. 3 Mayıs 2020’ de ilk Sağlık Bakanı olarak Adnan Adıvar seçilmiştir. O yıllar Bakanların TBMM’de seçildiği yıllardır Halide Edip Adıvar'ın eşi olan Adnan Adıvar 11 Mayıs 1920’de Ankara Valiliği’nin bir odasında, sadece kâtip........

© ngazete