O taciz hepimizeydi!
Siz hiç işkence ya da kötü muamele gördünüz mü?
Hiç ışık almayan bir hücrede gündüz karanlıkta, gece ise ışıklar açık tutuldunuz mu?
O hücrede bulunduğunuz sürece, uyumayasınız diye her an her saat her gün kesintisiz arabesk müziğe maruz bırakıldınız mı?
Tuvalete giderken dahi gözü bağlı kaldınız mı?
İktidarsızlığının sebebini meslek gereği yaşadığı zorluklar olarak gören ve acısını sizden çıkarmaya çalışan bir kolluk mensubuyla karşılaştınız mı?
Açlığınızı ekmek arası salçalı makarna ile bastırmaya çalışıp mutlu oldunuz mu?
Güne “keşke bugün sadece kaba dayakla sınırlı kalsalar” temennisiyle başladınız mı?
Vücudunuzun bütün ağırlığını arkadan bağlanıp asılan kollarınızın bağlı olduğu omuzlarınızda hissettiniz mi?
Elektrik akımının en hassas yerlerinizden vücudunuza doğru yayılırken yarattığı acıyı yaşadınız mı?
Ertesi gün aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamamak için ölmek istediniz mi?
Hele hele bütün bunları suçsuz yere yaşadınız mı?
***
Bu satırları, yazdıklarımın birçoğunu bizzat yaşamış biri olarak yazıyorum.
Bunları yaşayan biri hangi duyguyu yaşarsa, ben de CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nu TBMM kürsüsünde dinlerken de aynı duyguyu yaşadım.
Çağlayan’da karşılaştıkları karşısında dayanamayıp bir duvarın dibinde ağladığını anlatan Tanrıkulu, genç bir kadın........
© Nefes
