menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Fenerbahçe milliyetçiliği

54 0
14.09.2025

Fenerbahçe’de zaman hep bir başka akar. Dakikalar değil, duygular birikir. Şampiyonluk bir ünvan değil, bir kimlik meselesidir. Ve şimdi, sarı-lacivertli kulüp bir kez daha aynaya bakıyor. Bir hafta sonra Fenerbahçe, yine sandığın önünde olacak. Sandık… Bu kulübün tarihindeki en büyük futbol sahası aslında. Çünkü bazen topun kaderi sandıkta çizilir.

Geçen yılki seçim sonrası söylemiştim: “Ali Koç için kum saati tersine dönmüştür. Şampiyon olamazsa, yolun sonu seçimdir.” Bu, büyük bir kehanet değil, çıplak bir hakikatti. Yedi senelik devri daim, o sarı-lacivert tapınağa şampiyonluğu getirmedikten sonra, üçüncü kez alınan yetki artık sonsuz bir kredi anlamına gelemezdi. Ve öyle de oldu. Çünkü bu camiada, sevgi sınırsızdır ama sabır sonsuz değildir.

Önce bir imza hareketi doğdu, ardından Sadettin Saran’ın “Bu kez dönüş yok” çıkışıyla alevlenen bir yangın… Geriye dönüp baktığınızda, ardında şampiyonluklardan çok soru işaretleri, projelerden çok kırık hayaller bırakmış bir lider var. Onun için artık kum saati değil, dev bir çığlık tersine akıyor.

♦♦♦♦♦

Ama işte hayat böyledir; birinin yangını, ötekinin bereketi olur. Galatasaray, üst üste dördüncü şampiyonluğa koşarken, 26. şampiyonlukla farkı açmanın hayalini kuruyor. Sarı-kırmızılılar için, rakibin iç kavgası bir armağan. Fenerbahçe içinse, 11 yılı aşan hasretin yükü, bıçağın kemiğe dayanmış hali.

Ali Koç’un geçen seneki kurtuluşu, Mourinho’nun karizması, Acun Ilıcalı'nın popülerliği idi. Bu kez vitrinde öyle parlayan bir yıldız yok. Vaatlerin rengi solmuş, sözlerin büyüsü kalmamış. Artık “siyaset” denen ince zehir sızıyor kulübün damarlarına.

♦♦♦♦♦

“Rakiplerin ne........

© Nefes