Trump’ın barış pazarlığı
Trump, Putin ve Zelenskiy arasındaki barış arayışı artık uluslararası bir diplomatik girişimden çok, Donald Trump’ın kişisel şovuna ve “gayrimenkul pazarlığı”na dönmüş durumda. Alaska’nın doğal kaynaklarından Ukrayna’nın lityum rezervlerine, barış masası giderek bir emlak ofisi havası kazanıyor. Avrupa liderleri sahnede figüran, Türkiye ise ev sahibi ama seyirciler arasında bile yok… Belki perde arkasında.
Dünya liderlerinin barış için buluşmasını beklersiniz: diplomatik protokol, ağırbaşlı açıklamalar, belki biraz umut. Ama karşımızda Donald Trump olunca işler farklı. Beyaz Saray’daki zirve, daha çok bir televizyon yarışmasını andırıyordu. Avrupalı liderler, kameralar öncesinde bekletildi, adeta reality show yarışmacıları gibi sahneye çağrıldı.
Trump’ın tavrı basit: “Benim oyunum, benim kurallarım.” Bu kurallara göre diplomasi de gayrimenkul pazarlığına indirgenebilir. Tıpkı Manhattan’da bir otel satışı yapar gibi Putin’e Alaska’dan doğal kaynaklar önerilir, Ukrayna’nın lityum rezervlerinden “ortaklık payı” sunulur. İşin ironisi, barışın fiyatı sanki metrekare üzerinden hesaplanıyor.
Beyaz saray Sahnesi: Avrupa figüranlığa razı
Avrupa Birliği liderleri Washington’da, Trump’ın “ana sahne” performansına eşlik etti. Kimi zaman küçümsendi, kimi zaman protokol dışı uygulamalarla oyundan düşürüldü. Trump’ın Avrupa’ya mesajı açıktı: “Siz olmadan da bu işi hallederim.”
Oysa Avrupa, Ukrayna’nın en önemli ekonomik destekçisi. Ancak Trump’ın kameralara dönük üslubu, Avrupalı liderleri birer seyirciye dönüştürdü. Bu tablo, transatlantik ilişkilerin kırılganlığını ortaya koydu.
Türkiye sevinebilir. Seyirci olarak bile o fotoğrafta yoktu, aşağılanların arasında olmadı.
Alaska zirvesi: Barış mı, arsaların paylaşımı mı?
Alaska zirvesi, Trump’ın diplomasiye kattığı emlakçılık ruhunun zirvesi oldu. Putin’le üç saat süren görüşme, bir barış planından çok, “doğal kaynak takası” üzerine bir pazarlık gibiydi.
Alaska’nın doğal kaynaklarına........
© Muhalif
