menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kıbrıs: Kaybedilmiş fırsatlar adası

14 29
13.05.2025

Kıbrıs… Afrodit’in adası, zeytinin anavatanı ve… sonsuz müzakere labirenti. 60 yılı aşkın süredir dünya izliyor, diplomatlar çanta taşıyor, BM Genel Sekreterleri hızla yaşlanıyor ve Kıbrıslılar – hem Rumlar hem Türkler – barış düşüncesine alkış tutarken her öneriyi itinayla reddediyorlar.

Diplomasinin sadakat kartı olsaydı, Kıbrıs çoktan Mars’a bilet almıştı.

İyi haber: Artık sorunun ne olduğunu biliyoruz.

Kötü haber: 1963’ten beri biliyoruz ama hepimiz kolektif inkâr halindeyiz.

1960 cumhuriyeti: Güvensizlik üzerine kurulu ortaklık

1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti sevgiyle değil, yorgunlukla doğdu. Enosis hayalleri, sömürge karşıtı isyanlar ve Türklerin azınlık hakları endişeleri arasında zorla çıkarılmış bir uzlaşmaydı Zürih ve Londra anlaşmaları. Sonuç? Her iki topluma da teorik eşitlik, pratikte kilitlenmiş bir yönetim sistemi.

Ne kadar sürdü?

Üç yıl.

Yani ortalama bir kahve makinesinin garanti süresinden kısa.

1963’te Rum lider Makarios anayasayı değiştirerek Türkleri sistem dışına atmak istedi. Türkler kabul etmedi. Çatışmalar başladı. BM geldi. Cumhuriyet, bebek yaşında yoğun bakıma alındı.

Federal benzeri bu ortaklık modeli 1963’te öldü. Ama sanki hâlâ yaşıyormuş gibi davranıyoruz. Stockholm Sendromu gibi bir şey bu.

1974: Darbe, müdahale ve bitmeyen statüko

1974’te Yunan cuntası Enosis için darbe yaptı. Türkiye, Garanti Anlaşması çerçevesinde müdahale etti. Sonuç: İki bölge, iki yönetim, iki anlatı, ortada bir BM hattı.

Trajik mi? Elbette.

Ama müdahale olmasaydı Türkler sistem dışı değil, harita dışı kalacaktı.

Bugün hâlâ “işgal” diyenlere hatırlatmak gerekir ki, ilk kurşunu sıkanlar Rumlar oldu – hem de Rumlara.

O günden beri Kıbrıs sadece bölünmedi, diplomatik zaman tüneline hapsoldu. Her konferans “son........

© Muhalif