menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Medyamız yangın haberlerinde bile kutuplaştı

19 0
23.01.2025

Sabahın ilk saatlerinde Kartalkaya’da yanan Grand Kartal Otel’in önünden canlı yayın yapan muhabirlerin yüzleri ile sözleri birbirini tutmuyordu. “10 ölü, 32 yaralı” olduğunu söylüyorlardı ama yüzleri durumun daha vahim olduğunu anlatıyordu. Saatlerce öyle devam ettiler yayına, “Bolu’da yangın faciası: 10 ölü, 32 yaralı” alt yazısı saatlerce ekranlarda kaldı.

Haber kanallarının yöneticileri ve muhabirler sorumluluklarının farkındaydı. Ölenlerin sayısını ve özellikle de isimlerini resmî açıklama ve doğrulanmış bilgi olmadan haberleştirmenin riskini almıyor; insanların acısına saygı gösteriyor, daha da üzmekten kaçınıyorlardı.

Hatta öğleden sonraya kadar otelin adını bile vermediler yayınlarında. Sözcü yazarı Nedim Türkmen’in, eşi ve iki çocuğuyla birlikte yaşamını yitirdiği bile kesin bilgiler gelene kadar haber yapılmadı; dikkatli davranıldı. Televizyon kanalları gibi haber siteleri de sakin bir dil tutturdular, Bolu Valiliği’nin açıklamasına dayanarak yayın yapmayı sürdürdüler.

Elbette CNN Türk gibi yanan binanın içine girip oradan yayın yapma yanlışında bulunanlar da oldu. Ama ilk saatlerde bu tür yayınların sayısı öyle çok da fazla değildi; genel olarak TV’ler ve haber siteleri bakanların açıklamasını beklediler.

Fakat bakanların açıklaması bekleneni vermedi. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun böylesi bir felaket yaşandığında olayın nedenlerinin, sorumlularının aydınlatılması hedeflenir; yetkililer, gazetecilerin karşısına geçer; tüm soruları yanıtlar. Kartalkaya’da ise beş bakan gazetecilere önce 66, sonra da 76 kişinin öldüğünü söylemekten öte dişe dokunur bilgi vermedikleri gibi, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, gazetecilerin soru sormasını bile engelledi.

Yasak kararı çarpıtıldı

Bu kadarla da kalmadı; ivedilikle daha önce benzer felaketlerde olduğu gibi yayın yasağı getirildi. Her seferinde olduğu gibi RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin de bu kararı sanki yangınla ilgili yayın yasağı kararı alınmış gibi çarpıtarak duyurdu; “yalnızca yetkili mercilerin beyanlarına dikkat edilmesi” gibi medya özgürlüğünü hiçe sayan bir anlayışı dayattı. Halbuki Bolu 2. Sulh Ceza Hâkimliği, “soruşturma dosyası kapsamı hakkında” yayın yasağı kararı almıştı.

Hâkimliğin yayın yasağı kararı da daha önceki benzer kararlardan farklı olarak, “haber, röportaj ve benzeri yayınlar” dışında “eleştiri”yi de yasaklıyordu. Eleştirmeden, sorgulamadan nasıl gazetecilik yapılacak? Medya ve halkın haber alma hakkı sansürleniyordu.

Bu açıklamalar, muhabirleri ve yayınları sınırladı. Sözcü TV muhabiri Barış Yalınkılıç, Fatih Portakal’ın otelin ruhsatı, denetim yetkisi, yangın söndürme sistemiyle ilgili sorularına hep “Maalesef yayın yasağından dolayı sizlerle bilgi paylaşamayacağım” yanıtı verdi. Aslında bu yayınla yayın yasağı kararını bir kara mizah örneği olarak ekrana getiren Portakal da yasağı eleştirdi, yayın yasağının soruların aydınlanmasını engellediğini dile getirdi.

Haklıydı, adına “yayın yasağı” denilen sansür........

© Muhalif