Lİ’ÂN
Lİ’ÂN
Karılarını zinâ etmekle suçlayıp kendilerinden başka şâhitleri olmayanların her biri, kendisinin doğru sözlülerden olduğuna, Allah’ı dört defa şâhit tutmalıdır. Beşincisinde, eğer yalancılardan ise Allah’ın lânetinin kendisi üzerine olmasını dilemelidir.”(NUR SURESİ 6)
Li’ân (lânetleşme) hakkında genel bilgiler
Li’ân; kocanın hakim önünde dört şahitle ispatlayamaksızın karısına zinâ isnad etmesi ve kadının da bu isnadı reddetmesi sonucunda yapılan, yeminle pekiştirilmiş dört şahitliği içine alan ve ardından “la’net” ve “gadab” sözlü bedduâyı içeren ve eşlerin ayrılığıyla sonuçlandırılan bir işlemdir.
Kur’ânî bir kurum olan Li’ân’ın aşağıda sunulacak hadîste nasıl yapıldığı görülecektir.
Li’ân; kocanın, karısının zinâ yaptığını veya zinâ yoluyla hamile kaldığını ya da doğurduğu çocuğun kendisinden olmadığını iddia etmesi ve kadının da bu iddiayı red etmesi üzerine yapılacak bir işlemdir. Doğuracağı çocuğun babası, kadın tarafından bilindiği içindirki Li’ân’a kadın tarafından değil yanlızca erkek tarafından gidilebilmektedir.
Li’ân; koca hakkında zinâ iftirası cezası, kadın hakkında ise zinâ cezası hükmündedir.
Li’ân; hâkim tarafından yaptırılır. Yaptırılabilmesi için koca tarafından taleb edilmiş olması lâzımdır.
Li’ân; örneğin Hanefî mezhebi bilginlerine göre ancak aralarında geçerli bir nikâh bulunan âkıl, baliğ, hür, Müslüman, konuşkan ve zinâ iftirasından ceza yememiş eşler arasında olabilir. Onlara göre zinâ isnadının İslâm Hukûku’nun egemen olduğu bir toprak parçası üzerinde yapılmış olması da lâzımdır.
Zinâ isnadında bulunduktan sonra li’ândan kaçınan erkeğe üç mezheb (Şâfiî, Mâliki, Hambeli) müctehidlerine göe zinâ iftirası cezası olarak seksen celde (sopa) vurulur. Li’ân’dan kaçınan kadına ise zinâ cezası uygulanır. Yalnız Hanefî mezhebi müctehidlerine göre li’ândan kaçınan erkeğe li’âna razı oluncaya veya yalan söylediğini açıklayıncaya kadar hapis cezası verilir. Kadına da li’âna razı oluncaya veya zinâsını itiraf edinceye kadar hapis cezası uygulanır.
Li’ânı doğuran şartlar
Nûr Sûresi’nin li’ânla ilgili âyetleri inmeden önce bu sûrenin zinâ iftirası ile alâkalı olarak şu anlamdaki dördüncü ve beşinci âyetleri indirilmişti:
“Namuslu kadınlara zinâ isnad edip de, sonra bu iddialarını doğrulayacak dört şahit getiremeyenlere seksen celde (sopa) vurun. Onların şahitliklerini de ebediyyen kabul etmeyin. İşte onlar, Allah’a itâat dairesinden çıkanların ta kendileridir. Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler bu hükmün dışındadır. Çünkü Allah bağışlaması bol, merhameti çok olandır.”
İnen bu âyetler, özellikle karısının zinâ ettiğini görüp de, bunu dört şahitle isbatlayamayan her bir kişiyi ve kendisinden olmadığını bildiği çocuğun babası olmak durumunda kalacak her bir mü’mini müşkil durumda bırakacaktı. Çünkü seksen celdeyi göze almadan hiçbir mü’min, gördüğüne ‐zinâ iftirası cezasına uğramamak için‐ gördüm diyemeyecekti.
Bu durum, düşünür sahâbîlere pek ağır geldi.
Yukarıda anlamları sunulan âyetler inince Ensârın büyüğü Sa’d b.Ubâde şöyle söylemekten kendini alamadı:
‐ Ya Resûlallah! Yoksa ilâhi hüküm böyle mi indi?
Allah’ın Resûlü Sa’d’ın bu sözleri üzerine Ensâr’a dönerek şöyle buurdu:
‐ Ey Ensâr! Büyüğünüzün ne söylediğini duyuyor musunuz?
Onlar Sa’d’ı savunmak için şu mazeretini ileri sürdüler:
Ya Resûlallah! Sa’d’ı kınamayın. Çünkü o, pek kıskanç bir adamdır. Bunun içindir ki bâkire olmayan hiçbir kadınla evlenmedi. Kıskançlığının aşırılığından dolayı hiçbirimiz onun boşadığı kadınla evlenmeye cesâret edemedi.
Onlardan sonra bizzat Sa’d b. Ubâde söz aldı ve sözlerini şöylece düzeltti.
‐ Ya Resûlallah! Şüphesiz ben de biliyorum ki inen ilâhî hüküm dosdoğrudur ve Allah’tandır. Fakat hayrete düşmekten de kendimi alamadım. Şimdi ben adamı ahmak kadına abanmış........© Mir'at Haber
