menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

VEFAT ETMEK ASLA DÖNMEKTİR

43 1
19.04.2024

Hristiyan kültüründen İslâm literatürüne geçen masallardan biri de Hz. Îsâ’nın ölmediği, göğe çıkarıldığı; kıyâmet kopmadan önce geri dönüp Şam’daki bir minareden yere ineceği şeklindeki anlatımdır. Bu hikâye ile Hristiyan mitolojisi İslâmlaştırılarak Müslümanların inançları arasına sokulmuştur. Bu konuda öne sürülen ve bir kısmı hadîs diye sunulan sözlerin, Kur’ân’dan onay alması mümkün değildir. Kur’ân, Hz. Îsâ konusuna çeşitli bağlamlarda sayfalarca yer vermiştir. Öyleyse; Hz. Îsâ’nın tekrar geri gelmesi gibi bir konuda neden sessiz kalsın? Delil olarak getirilen Kur’ân âyetlerinin tamamı maalesef yanlış yorumlanmış, hadîsler ise yalnız “raviler zincirinin güvenilirliği” ön plana alınarak içerikleri “objektif bir metodoloji” ile analiz edilmemiştir.

Şunu iyi idrak etmeliyiz ki; Hz. Peygamber’in Kur’ân’ın onay vermediği bir şeyi söylemesi mümkün değildir. Eğer Hz. Peygamber, “Hz. Îsâ tekrar gelip dünyâyı düzeltecektir” deseydi, kendi anlam ve önemini inkâr etmiş olurdu. Nitekim bugün Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu kabul etmeyenlerin dayandıkları ve öne çıkardıkları en büyük söylem Hz. Îsâ’nın tekrar dünyaya geleceği uydurmasıdır. Açık söylemek gerekirse bu söylem aynı zamanda, Kur’ân’a ve Hz. Peygamber’ede açık bir iftiradır.

Kur’ân perspektifinden baktığımızda, karşımıza çıkan tek gerçek Hz. Îsâ’nın “eceliyle” öldüğüdür. Aşağıdaki âyetler bu gerçeği teyid etmektedirler:

“Bakın! dedi, Allah’ın kuluyum ben. O bana ilâhî mesaj bahşetti ve beni peygamber yaptı. Ve nerede bulunursam bulunayım beni kutlu ve erdemli kıldı; yaşadığım sürece bana salâtı, arınmak için vermeyi emretti; ve anamı saygıyla gözetmemi; ve beni merhametten yoksun bir zorba kılmadı. Bunun içindir ki, doğduğum gün selâm benim üzerimdeydi; öleceğim gün ve hayata (yeniden) döndürüleceğim gün (yine benim üzerime olacaktır)!”

“O zaman Allah: Ey İsâ! demişti, Seni ölüme yollayacağım ve Katıma yücelteceğim ve seni hakîkati inkâra şartlanmış olanların arasından çekip arındıracağım. Sana tâbî olanları, Kıyâmet Günü, hakîkati inkâra şartlanmış olanların (kat kat) üstüne çıkaracağım. Sonunda hepiniz bana döneceksiniz ve aranızda anlaşmazlığa düştüğünüz her konuda Ben hüküm vereceğim.’”

“Ben onlara (söylememi) emrettiğin şeyden başkasını söylemedim: ‘Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz (olan) Allåh’a kulluk edin’ dedim. Ve onların arasında yaşadığım sürece yaptıklarına şâhitlik ettim. Ama sen bana ölümü verdikten sonra onların koruyucusu yalnız Sen oldun. Zaten Sen her şeye şâhitsin.”

Dikkat edilirse verdiğimiz ilk âyet grubunda Hz. Îsâ kendini -Hristiyanların Allah’ın oğlu olduğu yönündeki iddiasına karşılık- “Allah’ın kulu” olarak tanıtarak vahye muhatap olduğunu söylemekte ve “öleceğim gün” ifâdesiyle de her canlı gibi “ölümü tadacağını” haber vermektedir. İkinci âyette de geçen “muteveffîke ve râfiuke” kelimeleri ile Allah, Hz. Îsâ’yı vefat ettireceğini ve onu kendi katına yükselteceğini bildirmektedir. Bir insânın “Raf” edilmesi fiili ne zaman Allah’a atfedilmişse, bu her zaman “onurlandırma” veyâ “yükseltme” anlamlarına gelmektedir. Bu da yine Hrıstiyanların inandıkları ve inandırmak istedikleri gibi Allah’ın Hz. Îsâ’yı yaşadığı sırada bedensel olarak cennete “yükselttiği” şeklindeki yaygın inançlarını desteklemediğini bize göstermektedir. Yani “Allah o’nu kendi katına yüceltti” ibaresi, Hz. Îsâ’nın Allah’ın özel rahmeti mertebesine/yüce bir konuma yükseltildiğini gösterir ve bu bütün peygamberlerin yararlandıkları bir lütuftur. Üçünsü sırada yer alan âyette ise görüldüğü gibi yine tevhid vurgusu yapılmakta ve Hz. Îsâ “teveffeytenî” yâni “sen bana ölümü verdikten sonra” ifâdesiyle de vefatının herkes gibi gerçekleştiği bildirmektedir.

Bütün bu âyetler bize “doğumu özel” bir şekilde gerçekleşse de Hz. Îsâ’nın yaratılmış tüm insânlar gibi doğal bir ölümle âhirete göçtüğünü ve bundan sonra da Allah’ın yaratılmış bu âleme koyduğu değişmez yasa/Sünnetullah doğrultusunda/gereğince tekrar dünyaya dönmeyeceğini bildirmektedir. Ama bu konuda asıl tartışılan ve üzerinde durulan soru, Hz. Îsâ’nın nerede/ne zaman vefat ettiği ve akibetinin ne olduğudur?

Özet olarak Hristiyanlar, Hz. Îsâ’nın çarmıhta öldüğüne, üçüncü günde ölüme galip gelerek dirildiğine, Allah’ın O’nu katına yükseltip sağ yanına oturttuduğuna ve dünyânın sonuna doğru Tanrısal krallığı tesis etmek üzere yeniden yeryüzüne ineceğine inanırlar. Yâni bir anlamda Hristiyan inancı bu temel üzerine kuruludur. Yine bunun yanında Hz. Îsâ’nın çarmıhta akıttığı kan, Hz. Âdem’in işlediği -bütün insânları kapsayan- günahın da kefareti olmuş ve böylece Allah ile insân arasında uzlaşma sağlanmıştır. Elbette Hristiyanlar arasında bu düşüncede olmayanlar da vardır ama bu konuda farklı görüşleri savunanlar kilise tarafından Hristiyanlık dışına itilmişlerdir. Görülüyor ki; Hristiyanlık inancının elinden Hz. Îsâ’nın yeryüzüne bir daha gelmeyeceği ilkesini aldığımızda ortada Hristiyanlık denilen bir görüş de kalmayacaktır.

İslâmî kaynaklarda da Hz. Îsâ’nın çarmıha gerilmediği, onun yerine son anda ona çok benzeyen bir kişinin çarmıha gerildiği söylenmekte ve Hz. Îsâ’nın kıyâmete yakın........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play