menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

SÜRGÜN DE BİR “HAŞR”DİR

15 6
12.09.2025

Haşr Sûresi, Kur’ân’daki sıralamasıyla 59, iniş sırasına göre ise 101. sûredir ve 24 âyettir. Medine dönemine ait olan bu sûre ismini ikinci âyetinde geçen “Haşr” kelimesinden almıştır: “O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır.[1] Âyette “ilk toplu sürgün” olarak çevrilen “li evveli’i haşr” ifâdesindeki “haşr” kelimesi “toplanma ve bir yere doğru toplu olarak sevk edilme” demektir. Bu toplanma, Hz. Peygamber ve ashabının savaş için toplanmalarına işâret ettiği gibi Yahudilerin Arap yarı­madasından çıkarılmak üzere toplanmalarına da işâret edebilir. Bu ikinci yorum üzerinden gittiğimizde “haşr” kelimesini “sürgün” anlamıyla yorumlamak ve bu kısma “ilk sürgün” anlamını vermek sûrenin içeriğine daha uygun düşmektedir. Fakat bu kelimeye “kalkışma/ayaklanma” anlamını veren müfessirlerimiz de vardır.

Haşr Sûresi’nin büyük bir bölümü, doğrudan veya dolaylı olarak, Medine’deki İslâm toplumu ile Yahudi Benî Nadîr kabilesi arasındaki çekişmeyi ve bu kabilenin daha sonra Medine’den sürülmesini konu almaktadır. Hz. Peygamber, kendisinin ve arkadaşlarının Medine’ye hicretlerinden kısa bir süre sonra Benî Nadîr ile bir antlaşma imzalamıştı. Buna göre Benî Nadîr, Müslümanlar ile müşrik Kureyşliler arasındaki çatışmada tarafsız kalacaktı. Müslümanların H. 2. yılda Bedir Savaşı’nda kazandıkları zaferden sonra söz konusu Yahudi kabilesinin liderleri, kendiliklerinden, Hz. Peygamber’in gerçekten Tevrat’ta geleceği haber verilen Peygamber olduğunu ilan ettiler. Ama bir yıl sonra, Müslümanların Uhud’da yenilginin eşiğinden dönmelerinin ardından Hz. Peygamber ile yaptıkları antlaşmaya ihânet ettiler ve İslam toplumunu kesin bir şekilde ortadan kaldırmak niyetiyle Mekkeli Kureyşliler ile ittifak oluşturdular.

Bunun üzerine Hz. Peygamber önlerine bir alternatif koydu; ya savaş yahut da bütün mal-mülkleri ile Medine’den ayrılmalarını istedi. Eğer bu ikinci ihtimali kabul ederlerse, her sene dönüp kendi mülklerinde kalacak olan hurma ağaçlarının ürününü toplayabileceklerdi. Görünüşte bu ikinci şıkkı kabul eden Benî Nadîr, on günlük bir mühlet istedi ve bu istekleri kabul edildi. Bu arada, başlarını Abdullah b. Ubeyy’in çektiği Medine Arapları arasındaki münafık bir grup ile gizlice bir tuzak hazırladılar. Abdullah b. Ubeyy, onlara, şehrin kenar mahallelerindeki korunaklı meskenlerinde kalmaları halinde iki bin savaşçı ile silahlı destek vereceğini vaad etmiş ve şöyle demişti: “O zaman evlerinizi terk etmeyin; eğer Müslümanlar size karşı savaşırlarsa sizinle omuz omuza savaşırız, onlar sizi sürmeyi başarırlarsa sizinle birlikte biz de Medine’yi terk ederiz”.

Benî Nadîr bu tavsiyeye uyarak Hz. Peygamber’e isyan ettiler ve silaha sarıldılar. Çıkan çatışmada Müslümanlar, onların kalesini –fiili bir savaş olmadan– yirmi bir gün boyunca kuşatma altında tuttular; ama Abdullah b. Ubeyy’in adamlarından vaad edilen yardım gelmeyince Nadîr Oğulları H. 4. yılın Rabî’ul-evvel ayında teslim oldu ve barış teklif etti. Medine’yi terk etmeleri ve silahları haricinde bütün taşınabilir mallarını beraberlerinde götürmeleri şartıyla barış kabul edildi. Kabile mensuplarının çoğu, yaklaşık altı yüz develik bir kervan ile Suriye’ye göç ettiler; yalnızca iki aile Hayber vahasında yerleşmeyi tercih etti; birkaç kişi de Aşağı Mezopotamya’daki Hîra’ya kadar gitti. Onların gidişinden sonra, tarlalarına ve ağaçlarına el konularak çoğu muhtaç Müslümanlar arasında dağıtıldı, geri kalanı da bütün olarak İslâm toplumunun ihtiyaçları için ayrıldı.

Biz bu çalışmamızda Haşr Sûresi’nin tamamı değil sadece 21-24. âyetleri üzerinde durmaya çalışacağız. Çünkü bu âyetlerin anlaşılması üzerinde Hz. Peygamber çok durmuş, özellikle de sabah ve akşam vakitlerinde okunmasını ısrarla tavsiye etmiştir. Gerçekten de bu âyetler içerik itibariyle Allah’ı tanıtıcı âyetlerdir ve içlerinde Esmâ’ül Hüsna’dan birçok isim/sıfat yer almaktadır. Bugün camilerimizde de akşam namazından sonra bu âyetlerin okunması bir sünnet olarak devâm etmektedir.

Konuya girmeden önce Haşr Sûresi içerisinde yer alan ve günümüz açısından evrensel öneme sahip iki konu üzerinde biraz duralım. Bunlardan biri Haşr/5. âyette geçen “hurma ağaçlarının kesilmesi”, diğeri ise Haşr/7. âyette geçen ve sosyal adaletin çok önemli bir ilkesini teşkil eden “servetin zenginler arasında dolaşan bir güce dönüşmemesi” konusudur. İslâm savaş hukukunda, Hz. Peygamber tarafından konulan ve sefere çıkan her ordu komutanına sürekli hatırlatılan bir ilke vardır. Bu ilke; çocukların, kadınların ve yaşlıların öldürülmemesi, ibâdet yerlerine dokunulmaması, ekili tarlalara girilmemesi, ağaçlara zarar verilmemesi gibi emir ve tavsiyeler içermektedir. Çünkü........

© Mir'at Haber