menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CENNETTEN MAHRUM OLMAK

8 28
22.03.2024

Allah tarafından seçilmiş ve özel bir yaratılışla dünyâya getirilmiş bir insânı sırf babasız doğdu diye ulûhiyete ortak etmek, hattâ daha da ilerisi O’nu Allah ile özdeşleştirmek ve üstelik bunu amantülerinin mutlak inanılması gereken ilkeleri olarak tebliğ edip zorunlu kılmak acaba nasıl bir zihnin veyâ zihniyetin ürünüdür? Din demiyorum; çünkü Hz. Âdem’den Hz. Peygamber’e kadar tek din olan İslâm, bir tevhid dinidir ve yalnızca Allah’a olan teslimiyetin adıdır. Sonra yaratılış açısından baktığımızda Kur’ân bu noktada Hz. Îsâ ile Hz. Âdem arasında hiçbir fark bulunmadığını şu âyetle bize anlatmaktadır: “Allah katında İsâ’nın durumu Âdem’in durumu gibidir, ki Allah onu topraktan yarattı ve sonra ‘Ol!’ dedi; işte (insânoğlu böylece) oluverir.”

Nasıl ki, Hz. Âdem’in anasız/babasız yaratılması Allah için bir güçlük teşkil etmemişse, Hz. Îsâ’nın da babasız yaratılışı O’nun için güç değildir ve Allah böyle bir oluşu gerçekleştirmeye mutlak kadirdir. Bu nedenle inanılması “muhkem”, nasıllığı “müteşabih” olan bu konuda akıl yürütmek ve izah aramak yerine “Ol!” buyruğunun yeterli olduğuna inanmak en isâbetli tavırdır. Üstelik böyle bir yaratılışın nasıl gerçekleşebileceğini çevresinden gelecek ithamlar sebebiyle endişe içerisinde soran ilk kişi de Hz. Meryem’dir. O’nun bu sorusuna Kur’ân bunun “Allah için çok kolay olduğunu” , “Allah’ın dilediğini yarattığını” ve bir sonucun meydana gelmesi için de “Ol!” buyurmasının yeterli olduğu belirtilmiş ve bir başka açıklama da yapılmamıştır. Bu konuda bilgi veren Âl-i İmrân sûresindeki âyetler kümesinin sonunda da “[Bu], Rabbinden bir hakikat[tir]; öyleyse, şüphecilerden olma!” denilerek, Hz. Peygamber’in şahsında bütün müminlerden Allah’tan gelen bu bilgiye mutlak teslimiyet içerisinde inanmaları istenmiştir. Yine Meryem/34-35. âyetlerde bu konuda şüpheci davrananlar kınanmış, ayrıca Allah’ın çocuk edinebileceği fikri şiddetle reddedilerek O’nun hükmettiği sonucun sadece “Ol!” emrine bağlı olduğu tekrarlanmıştır.

Bütün bu bilgilere rağmen Hristiyanlar; Hz. Îsâ’yı “Allah’ın oğlu” hatta “Allah” saymak suretiyle tevhidden sapmışlar, bir kısmı O’nu “baba, oğul ve kutsal rûh” olarak üçlü sisteme dâhil edip ulûhiyete ortak kılarken bir kısmı da “Allah, Meryem oğlu Mesîh’dir” diyerek O’nu ham/kaba bir antropomorfizm’e indirgemişlerdir. Anlaşılıyor ki, insânı ilâhlaştırmak insânoğlunun en eski zaaflarından biridir. Aslında bir insânı, insân olmaktan çıkarıp ilâhlık mertebesine yükseltmek, bir anlamda o insâna zulmetmek demektir. Aynı zamanda bu, bir peygamberi hayattan dışlayarak onu örneklik konumundan çıkartmak anlamına da gelmektedir. Yahudiler/Yahudileşenler bunu hakaret, küçümseme, aşağılama, taşlama ve öldürme yoluyla yapmışlardı. Hristiyanlar da görüldüğü gibi yüceltme ve........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play