AHAD’TAN AHAD’A/TEK’İN SEYRİ
AHAD’TAN AHAD’A/TEK’İN SEYRİ
“İhlâs Sûresi”, Allah’ı bize en net/saf/som hâliyle tanıtan ve Tevhid’i en ileri/derin/aşkın derecede anlamamızı sağlayan kısa ama öz bir sûredir. Sûrenin ilk âyeti varlıkta/eşyâda işleyen “Hû”nun aslî kaynağının “Ahad” olduğunu bize vurgulamıştı. Şimdi İhlâs/4. âyette ise bu başlangıç dairesi tamamlanmakta, idrâkimize sunulan tecellîler seyri yine “Ahad” da noktalanmaktadır. Tecellî; açığa çıkmak, kendini göstermek anlamına gelmektedir. “Mutlak Varlık” da bilinmezliğinden/gaybtan bilinebilirliğe/şehadete dönüşerek kendini âlemde zâhir kılmıştır. Kısaca âlem, Hakk’ın bâtınının –dilediği kadarının– dışa vurmuş sûretidir. Aynı zamanda bu süreç/tecellî, Hakk’ın kendi kendini belirlemesinden ya da kendi kendini sınırlandırmasından başka bir şey değildir. Bu anlamda kendi kendini belirleme ya da sınırlandırmaya “taayyün” yâni “kendini özel bir nesne, bir ayn kılma” denilmektedir. Şüphesiz sözünü ettiğimiz bu seyir/tecellî, olup bitmiş değil, olmaya devâm eden bir realite/gerçekliktir.
Mutlak Varlık, “Ahad” yâni bölünemeyen “Tek” ise, O’nun varlığın bâtınındaki aktif faaliyeti olan “Hüviyyeti” de tekdir. Bu aynı zamanda gördüğümüz ve göremediğimiz mülkün sahibinin/melikinin yalnızca “O” olduğunun da bir açıklamasıdır. Mülkün bâtını melekûttur ve Allah âlemi melekûttan “Hû” sistemi ile yönetmektedir. Bu sistemin ikinci bir yöneticisi olmadığı gibi bir benzeri veyâ dengi de yoktur. İşte İhlâs/4. âyet bize bu gerçeği hatırlatmakta ve “Ve hiçbir şey O’na denk tutulamaz”© Mir'at Haber





















Toi Staff
Gideon Levy
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein