menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ALLAH’LA BAĞ KURMAK MI, FÂNİ BİR BEŞERE BAĞLANMAK MI?

16 1
01.10.2025

Ya Kur’an’da RABITA…

‘Ribât’ kelimesiyle aynı fiilden gelen ‘râbıta’; bağ, bağlantı, bağlamak, düşmanla karşılaşmaya hazır olmak gibi manalara gelir.

Bunun masdarı ‘ribât’ın kavram olarak; “düşman saldırılarını önlemek için sınır boylarında nöbet tutmak, düşmanın geleceği yeri bekleyip korumak, ya da düşmana karşı uyanık olmak, Allah yolunda yoğun çaba (cihad) için hazır olmak olduğunu hatırlayalım.

Ribât’ ayrıca, bir işe sarılıp devam etmek, düşmana karşı savaş atları (veya malzemeleri) hazırlamaktır.

Bu da aslında “düşmanın saldırılarını önlemek için atı bağlayıp hazır etmek anlamındaki “ribâtu’l-hayl-cihad için bağlanıp beslenen atlar(Enfâl 8/60) ifadesinden alınmıştır.

Gönüllü olarak ribât yapanlara da ‘murâbıt’ denir.

-Âl-i İmran 3/200. âyette sûfilerin (tasavvuf erbabının) anladığı gibi bir râbıta var mı?

“Ey iman edenler! Sabredin, sabretmekte direnin (veya kararlılıkta yarışın), ribât yapın (hazırlıklı olun) ve Allahtan hakkıyla korkup-sakının. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.”

Âyette geçen sabretmek ve müsâbere yapmak (sabretmekte direnmek), ribât yapmak bir yönüyle cihadla (Allah yolunda yoğun çalışma işe), fiilî savaşla,

bir yönüyle de imanı korumakla, ibadette sabretmek ve Allah’tan hakkıyla korkup-çekinmekle ve O’nunla bağ kurmakla ilgilidir.

Bu âyette; gerektiği zaman düşmana karşı saf bağlamak, müslümanların sınırlarında onları korumak üzere nöbet beklemek, İslâm düşmanlarına karşı devamlı hazırlıklı olmak,

bir namazdan sonra diğerini beklemek,

ve Allah yolunda gerektiği gibi sabırlı olmak tavsiye edilmiş olabilir. (İbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 1/351)

(Rabıta; sâlik’e ilâhi huzurda olduğu duygusunu yaşatmaktır. Bunu sağlamak ise çok zor, hatta imkansızdır. Kulun yoğunlaşmasını sağlayacak müşahhas bir objeye itiyaç vardır. Tasavvufta bu obje tecellilerin mazharı olan insanı-ı kûmil sûretindeki şeyhtir. Sâlik önce bu insan-ı kâmile, ardından hz. Rasûl’e ve ardından da Rabbe kalbini rabteder…. Yılmaz. H. K. Anahatlarıyla Tasavvuf, s: 328)

Bu âyetin tefsirlerine baktığımız zaman sûfilerin anladığı gibi bir ‘râbıta’nın kasdedilmediği kolaylıkla anlaşılır.

-Önceki tefsirlerden örnekler:

Yani “Ey mü’minler, ‘sâbirû’, Peygamberle birlikte bulunulan yerde sabredin…

وَرَابِطُوا ‘râbıtû’; Allah yolunda düşmana karşı ribât yapın ki onları dininize davet edebilesiniz.

‘ittekû’; sakın ha isyan etmeyin. Kim bu emirleri yerine getirirse kurtulur.” (Mukâtil b. Süleyman, Tefsir, 1/211)

İlk dönem tefsircilerinden bazıları demiş ki:

“Dininiz üzere, Allah’a itaat etmekle, ya da size emredilenler konusunda sabredin, kafirlere karşı da direnin, Allah yolunda ribât yapın…”

Allah (cc) mü’minler darlıkta ve zorlukta dinlerinden yüz çevirmemelerini, küffara karşı da daha sabırlı olmalarını, direnmelerini, düşmanlarına karşı da hazırlıklı olmalarını emrediyor.

Bazıları da demiş ki: “Dininizi yaşamaklta sabredin, size va’dedilenler konusunda müsâbere yapın (sabırda yarışın), benim ve sizin düşmanlarınıza karşı hazırlıklı olun, ta ki dinlerini sizin dininiz lehine terketsinler.”

Bazıları; “Bunun anlamı (Allah yolunda) cihad etmekle sabredin ve düşmanlara karşı direnin, dirençli olun” dediler.

Taberî........

© Mir'at Haber