İ’LÂ-YI KELİMETULLÂH DÂVÂSI
Bu dava, bir sancaktır: tevhid sancağıdır. Onu göklere kaldırmak, adaleti yeryüzünde hâkim kılmak, hakkı üstün kılmak için kalem de, kılıç da, nefes de seferber edilir. Bu davanın kalbinde ihlâs vardır; çünkü ihlâssız amel, ruhsuz bedendir. Nice çabalar, niyetten mahrumsa hakkın terazisinde ağırlık bulmaz.
Bu derdi yüreğinde taşıyan Sultan Alparslan, Malazgirt’te kefenini giyerek toprağa kapandı ve “Ya Rabbi! Senin adını yüceltmek için geldim, niyetim halistir!” diye haykırdı. Cihanın kaderi, bir beyaz kefenin içinde ihlâs ile İ’lâ-yı Kelimetullâh davasına teslim oldu.
Bu derdi kalbine nakşeden Şeyh Edebâlı, Osman Gazi’nin gönlüne tohum ekti. O tohum, “Oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın!” diye filiz verdi. Osman Gâzi’nin rüyası, yalnızca bir rüya değil; Allah’ın kelimesini yüceltme niyetinin tarih sahnesindeki tecellisiydi.
Fatih Sultan Mehmed’in surların önündeki azmini diri tutan şey, yalnızca kılıcı ve topları değil, kalbinde kor gibi yanan İ’lâ-yı Kelimetullâh ateşiydi. O ateş, taştan surları eritip Ayasofya’nın kubbesinden göklere ezanı........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein