Kazanımlar uğruna kaybedilen dik duruşun bedelini hep birlikte Gazze’de ödüyoruz
Bu köşede, bir Türk asıllı Alman vatandaşı olarak, Avrupa’da yaşayan toplumumuzun güncel meselelerini, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin seyrini ve siyasetin her iki yakasındaki gelişmeleri gurbetçinin gözünden değerlendireceğim. Amacım, Avrupa’daki Türklerin sesine tercüman olmak; hem içinde yaşadığımız ülkelerdeki siyasi atmosferi hem de anavatandaki gelişmeleri gurbet penceresinden samimi bir dille sizlere aktarmak.
İsrail ordusu, Gazze’ye yardım taşıyan “Madleen” gemisine el koydu. Aralarında Greta Thunberg’in de bulunduğu 12 insan hakları aktivisti gözaltına alındı. Yardım malzemelerine ise el konuldu. Bu olayın ardından birçok çevre kınama açıklamaları yaptı. Ancak yıllardır alışageldiğimiz üzere, bu kınamaların ötesine geçilemiyor.
Her seferinde aynı tepki: güçlü ifadeler, ama etkisiz sonuçlar… Kınama yarışına girenler, bir yandan geçmişi unuturken, diğer yandan seçtikleriyle yüzleşmekten kaçınıyor. Oysa tarih, kimin ne yaptığını, kimin neyle yetindiğini açıkça gösteriyor.
Yıl 1994… İsrail, El Halil’de bir camiye saldırarak onlarca masumu katletti. Sadece iki yıl sonra, 1996’da Refah Partisi seçimlerden birinci çıktı. Ancak iktidarda kalabildiği süre sadece 11 ay… O da bir koalisyon hükümetiydi. Yani yetkisi sınırlıydı. Ama buna rağmen, dönemin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, kararlı bir duruş sergileyerek, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına karşı net bir tavır aldı. Lafla değil, eylemle karşı durdu. Bu kısa sürede bir Filistinlinin bile burnu kanamadı.
Ne yazık ki o dönemde........
© Milli Gazete
