menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Lamba söndürenler vardı, feneri yakanlar geldi

20 0
23.08.2025

GÜN IŞIĞINI FENERLE ARAMAK

Fener, durup dururken siyasete sokulmayacak eşyalardandır!

Sayın Bahçeli’nin evinin salonunda giyerek, canlandırmaya çalıştığı çakma çizmelerle mukayese edilmemeli; kurtuluşu kutlanan şehirlerde düzenlenen fener alayından ilhamlı yürüyüşçülerimizin ellerindeki kulplu fenerler.

Siyaset sahnesindeki bu gönderme savaşını hatırlattıktan sonra, çünkü bağlacını kullanarak tekrarlıyoruz.

Çünkü; Fener, durup dururken siyasete sokulmayacak eşyalardandır!

Ortadoğu’da bugün sınırları değiştiren gücün, bir önceki yüzyılın son çeyreğinde ülkemizde, çeşitli gruplara türlü metodlarla işlettikleri ve faili meçhul tanımıyla devletle ilişkilendirdikleri cinayetleri, gerçek böyle midir merakıyla merhum Demirel’e sormuştu, şimdilerde hasreti çekilen o gazetecilerden biri.

Demirel’in cevabı, altı yedi kere gidip gelerek başbakanlığını üstlendiği devlet ile devlet sandıklarını karıştırdığının bir itirafı idi.

“Devlet, durup dururken cinayet işlemez!”

Önü, arkası olmayan bu sloganvari Demirel izahındaki yarım kalmışlığı tamamlamak (sanki) duyanlara kalmıştı. İcabında bahanesini bulur, gerekirse sebebini oluşturur gibi ihtimallerdi akıllara hemen düşecek olan.

Feneri ellerinde taşıyarak, siyaset sahnesindeki en yeni eşya kabulünü sağlayan köprü mitingcisi yürüyüşçülerin, medyalarına yansıttıkları yarı karanlık fotoğraflarını görünce, kendime sorduğum durup dururken mi oldu bunlar, sorusuna cevap ararken, merhum Demirel’in “Durup dururken” zarflı cevabını hatırladım ve yazımızın girişi böyle oldu.

Fener, durup dururken siyasete sokulmayacak eşyalardandır!

İlk deneyen, vazgeçerek özgürleşme felsefesinin kurucusu Diyojen olmuştur.

“Her şeyden vazgeç” sloganını taraftarlarına armağan ederken, sen neden fenerinden vazgeçmiyorsun sualine muhatap olmadığı da bilinmektedir. Zira fenerin yarı aydınlatmasına paralel bir ünlendirme gücü de vardır.

“Ellerde fener, dillerde tekbir, Filistin’e destek, Gazze’ye umut ışığı” propagandasıyla Beyazıt-Ayasofya Camisi arasında yapılan yürüyüşü organize eden kuruluşun tanıtım sayfasında, “Fenerli yürüyüşle yalnızca Gazze’ye değil, ümmetin üzerine çöken karanlığa da meydan okunduğu” ilan edilirken, “Gazze-İstanbul yürüyüşünde kimler vardı” soru başlığının altına yazılan, siyaset sahamızdaki ‘enka’ örneğimiz iki isimdi: Bilal Erdoğan ve Selçuk Bayraktar.

Çok sayıda gönüllü ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi artısından sonra ise Prof. Dr. Ali Erbaş adı not edilmişti; duasıyla etkinliği tamamladı denilerek.

Girişte anlattığımız o son çeyrekte, Eski ordu Marşı’mıza uyarladığımız “Ellerde bayrak, dillerde tekbir” haykırışımızın, bizim olduğu iddiasıyla etiketli bu yüzyılda fenerli anlatımı, yaşadığımız veya yaşatılan değişimin TSE tescilli damgasıdır galiba.

Dicle’nin kenarındaki Koyun, Gazze’deki Kadın ve çocuk, ümmetin üzerine çöken Karanlık, Ellerde Kulplu........

© Milli Gazete