Ailenin kavi bağları
Bu yılın “Aile Yılı” ilan edildiğini, onları görünce anımsadım.
Acıklı hallere düşmüşlerdi.
Aileyi hiçe sayan, küçümseyen tavırlar, sevginin, saygının, merhametin terk ettiği bir yuvayı; duvarlar ayakta tutamamaktaydı.
Önemli kanaat önderi, saygın bir âlim, davanın derdini çekmiş aileyi ziyaretimizde anlıyoruz ki ağır bir bedel ödemişler.
Evin hanımı ziyaretimizde bizim yanımızda eşine tehevvürle, hiddetle, öfkeyle bağırmıştı: “Başkalarının çocuklarını kurtarırken kendi çocuklarını unuttu.”
Elbet haksız sayılmazdı. Toplumun manevi önderlerinden pek çoğunda gördük ki, ümmetin evladını doğru yola sevk ederken evdeki çocuğunun nasıl olsa istikametini bulacağını düşünmüştür. Pek çok âlimin yaşadığı o yaman travma, baba ilgisizliği bazen onmaz yaralar açmış. Ya çocuk okulu bırakmış, tahsil hayatını yakmış. Ya psikolojisi bozulmuş, hastalanmış ya da babanın zıttı bir düzlemde yol alarak muhtemelen onun ilgisini çekmeye çalışmıştır.
Şüphesiz en etkilendiğim olay birkaç yıl önce muhterem bir yazarın cenazesinde yaşandı. Evin bir odasında cenaze hazırlanmış, selalar okunuyor, çok acı bir ölüm sahnesi yaşanmakta. Kadınlar kısmında vefat edenin eşi söyleniyor. “Bizi yoksulluğa mahkûm etti, bir şu evi bıraktı, bir de maaşı kaldı, nasıl geçineceğiz.”
Herkes irkildi arkada kalanın bu sözlerine. Acı dağ gibi orta yerde duruyor, bir insanın maddi beklentilerinin gerçekleşmeyişi, ölüm gününde tek........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein