Sayfaların Ötesinde Bir Deneyim
Okuma Yolculuğu
“Biliyorum, caminin avlusunda toplanan kalabalık bana değil
Gelen ünlüleri görmek için
'Aa, o da burda, şu da burda!' deyip
Beni musalla taşında unutanları görüyorum
Hayatımda ilk defa katıla katıla gülüyorum
Çünkü, kırkım dolmadan unutulacağımı biliyorum.
Yaşlı bir selvi ağacının gölgesinde oturup
Yılların yorgunluğunu çıkarıyorum
Birden önümden sırasıyla Nisa'lar, Tolga'lar, Sadri'ler
Daha birçok sanatçılar geçiyor.
Selam veriyorum, hiçbiri görmüyor.
Sesleniyorum: 'Anne, ben buradayım. Baba, ben buradayım.'
Sesleniyorum ama kimse duymuyor.
Eşime sesleniyorum: 'Nerde benim yamalı elbiselerim, boyalarım?'
Çocuklarım burada beni niye yalnız bıraktınız?
Ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorum.
Günahımla sevabımla Allah'a sığınıyorum...”
(Nejat UYGUR)
Okumak, yalnızca gözleri kelimelere çevirmek değildir; ruhu dünyalara açmaktır. Bir kitabı elinize aldığınızda, siz farkında olmadan, başka zamanlara ve mekânlara bir kapı aralarsınız. Kafka bir gün okuduğu bir kitaptan sonra kendi yazdıklarının anlamını yeniden sorguladığını söyler. Borges ise kütüphaneler arasında kaybolurken hem zamanın hem de evrenin sınırlarını düşünür. Bu büyük yazarlar, okumanın yalnızca bilgi edinmek olmadığını, aynı zamanda düşünsel bir dönüşüm, bir içsel yolculuk olduğunu bize gösterir.
Her okuma tecrübesi, bir maceradır. Montaigne’in denemelerinde olduğu gibi, yazdıklarından çok okudukları onun dünyayı kavrayışını şekillendirmiştir. Montaigne için kitaplar, kendi düşüncelerini denediği bir laboratuvar gibiydi; her sayfa, bir deney alanı, her cümle bir keşifti. Biz de bir kitabı açtığımızda, kendi deneyimlerimizi yeniden inşa eder, düşüncelerimizi test eder ve hayal gücümüzü genişletiriz. Okumak, insanın kendi benliğiyle yaptığı diyalog gibidir; her sayfa, içsel bir yankı, ruhun kendi sesini........
© Milli Gazete
