menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Aliya İzzetbegoviç: Liderliğin ve Düşüncenin Ortak Ufku

17 0
tuesday

Aslında biyografileri, hatırlama ve hatırlatma metinlerini severim. Fakat son zamanlarda hem biyografiler hem de bu tür anma yazıları, çoğu zaman yeni bir kişilik inşa etme aracına dönüşüyor. Sanki her dönemin kendi ihtiyacına uygun bir “figür”e gereksinimi varmış gibi, o kişi yeniden kurgulanıyor; hatırasının etrafında yeni bir kimlik örülüyor. Bu yüzden bir kişi hakkında yazı yazmak, bana hem büyük bir sorumluluk hem de bir bakıma vebal gibi geliyor.

Bu yazıda ise, yalnızca kendi hayatıma izdüşüm yapan yansımaları aktarmakla yetinmek istiyorum. Çünkü bugün, toplumun ihtiyacı olan şeyin, bu tür liderleri anmaktan çok, anlamaya çalışmak olduğuna inanıyorum. Bu metin de bir bakıma, o anlama çabasının mütevazı bir ürünü sayılabilir.

Aliya İzzetbegoviç’in hayatı, sıradan bir biyografinin ötesinde, bir medeniyet ufkunu anlamaya vesile olacak bir öyküdür. 1925 yılında Bosanski Samast’ta doğan Aliya, çocukluğunu ailesinin göç ettiği Saraybosna’da geçirmiştir. Ziraat ve hukuk eğitimi almış, genç yaşlardan itibaren İslâmî hareket içinde yer almıştır. Genç Müslümanlar teşkilatıyla başlayan bu yolculuk, ömrü boyunca devam etmiş ve fikirleri yüzünden komünist Yugoslavya rejimi tarafından defalarca hapse atılmıştır. Bu deneyimler, Aliya’nın özgürlüğü ve adaleti sadece kişisel bir değer olarak değil, toplumsal bir sorumluluk olarak görmesine yol açmıştır.

Yugoslavya’nın çöküşü ve Bosna Hersek’in bağımsızlığı sürecinde Aliya, yalnızca bir devlet adamı değil; aynı zamanda bir düşünür olarak da öne çıkmıştır. Demokratik Eylem Partisi’nin kuruluşu, onun hem siyaset hem fikir dünyasında bir öncü olduğunu göstermektedir. Cumhurbaşkanlığı dönemi ve Bosna Savaşı’ndaki liderliği, onun hayatını bir kahramanlık öyküsüne dönüştürmüş olsa da asıl mirası düşüncesinde saklıdır. Aliya’yı anlamak, onun sadece liderliğini değil, bir düşünür olarak İslamcı düşünce geleneğine yaptığı katkıyı da değerlendirmekle mümkündür.

İzzetbegoviç’in öğretisi, insanın özgürlüğü ve sorumluluğu üzerine kuruludur. Ona göre insan, yaratılmış tüm varlıklardan farklı olarak özgürdür; özgürlüğü ise sorumlulukla anlam kazanır. Sorumluluk bilinci, insanı ahlâk alanına taşır; insan........

© Milli Gazete