Asrın rehaveti
Dünya, herhangi bir hayvanla dalaşmamak emeliyle çalı dolaşmaktan bitap düşmüş, ömrünü kişisel konforu bozulmasın diye heba etmiş; sonra hakikat doğrultusunda yaşadığını zanneden, iddia eden, mükafat uman, cezadan da muaf sayılacağına kani bireylerle doludur. Mutedil sanılan hayat da bu biçimde temayüz eder. Buna ister statükoculuk, ister konformizm, ister teslimiyetçilik densin; tanımlardan, tariflerden, izahattan bağımsız olarak iş bu durum zamanın genel geçer inanış ve yaşayış biçimidir. İnsan ve insanlık dilim dilim dilimlenip parçalarına ayrılırken bu tür; bakıp, görüp, seyredip kılını kıpırdatmama istidadına sahiptir. Bunlara sarı öküz hikâyesi, kayboluş masalları, Temel fıkraları anlatılır ama anlamak ve anlamlandırmak üstüne bir iktisap söz konusu olmadığından hepsi nafiledir. Ve bunlar dininin, diyanetinin, itikadının gereğini yaptığına o kadar emindir ki adeta kutsalları belirlenmiş bir çiftlik içinde, kapkara zulmün habitatında, sümsüklüğün doğal olmayan yaşam alanında adeta Nietzsche’nin tabiriyle ‘iyinin ve kötünün ötesinde’ konuşlanmaktan mazoşist bir keyif alır. Zamanla kitle ruhuna dönen bu yaşam formu, toplumun geneline yayılır. Ona dair, onun üstüne, ona dönük söz sarf edebilmek dahi artık suçtur; hukuksal birtakım karşılıklarla yüzleşmek ihtimali doğurur. Kimi zaman tahrik, kimi zaman tezyif, bazen de tehdit denip insanlar özgürlüğünden edilir. Hâlbuki muhataplar tahrik olabilecek bilinci çoktan aşmış, peygamber gönderilse iflah olmayacak azgınlığın........
© Milli Gazete
