Sömürü sisteminin başka bir tezahürü Venezuela meselesi
Amerika’nın bir ülke ile olan ilişkisinin ana belirleyicisi çıkarıdır. Elbette realist dış politika teorisine göre her devlet çıkarını önceler, ancak Amerika’nın işin içinde olduğu her denklemde kendi çıkarını kendisini önemsediği gibi karşı tarafın da Amerika’nın çıkarını önemsemesi ve hatta onu içselleştirmesi gerekir. Bununla ilgili şunu da ifade edelim; kendi çıkarının bir şubesi değil hatta ta kendisi Siyonizm’in hedefleridir. Bu noktada Venezuela ile ilgili sürecin de bundan farklı bir şekilde değerlendirilmesi yanlış olacaktır.
20’nci yüzyıl boyunca, zengin yeraltı kaynaklarına sahip Venezuela’nın Amerika ile olan ilişkisi modern bir sömürge şeklinde şekillenmiştir. 20. yüzyıl boyunca, Venezuela dünyanın en büyük petrol ihracatçılarından biri olarak ABD için önemli bir ticari ortak olarak kendini göstermiştir. İki ülke arasında genellikle sıcak ve istikrarlı ilişkiler hüküm sürmüştür. Hatta yakın ve zengin petrol kaynaklarını sömürdüğü için Amerika, Venezuela’yı önemsemiş ve Venezuela, Soğuk Savaş döneminde Batı kampında yer almıştı. Hatta Amerikalı şirketlerin Venezuela petrol sektöründe önemli yatırımlara sahip olduğu da bilinmektedir. Bu noktada asıl kırılma anı ise Hugo Chavez’in iktidara gelmesidir.
Peki, kimdir bu Hugo Chavez? İlk başta bir askerdir. Bir Bolivarcı asker olarak ülkenin bir müstemleke olmasına razı olmayan bir bakış açısına sahiptir. Tabii şimdi bir de “Kim bu Bolivar?” sorusu da........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein