Zemzeme su katmak mı?
Zemzem bir sudur, kutludur ve özeldir. İslâm medeniyetinde ve düşüncesinde özel bir yeri bulunuyor. Kâbe’nin hemen yanı başında çıkan bir su.
Hazreti İsmail’in terk edildiği ıssız, kurak bir yerde annesi Hacer’in su arayışında, çırpınışında Allah’ın bir bağışı olarak fışkırmıştır topraktan. “Su Niyeti” şiirimde: “toprağa topuğunu vuran bebek İsmail ağlama niyetine / su fışkırdı göğün sesine / anne uzaktan suyu yılan sandı dizlerine vurdu su dileğine / suyun sesinin sesi ruhun içinde / ismailim, ah ismailim su yerine zemzem niyetine / “zemzem zemzem” der inlerim, akma gitme kal yerinde” [Dolunay Bestesi]. Şiirde vurguladığım gibi, “zemzem” akma, gitme yerinde kal anlamındadır. O kutlu su kendi içinde çoğalıp durmakta. Milyonlarca insan sürekli onu taşıyıp durmada içmede ama o su tükenmeden çoğalmakta.
Zemzem, sulardan bir su değildir. Ancak bu tapınılacak ya da özel olarak kutsanacak değildir. Bunun elbette kendine özgü özellikleri olabilir. Hacerü’l-Esved de taşlardan bir taş. Fakat bunu özel kılan nedir? Başlı başına bir soru. Hazreti Ömer, “Eğer Allah’ın elçisi seni öpmeseydi seni öpmezdim” der. Benzer durum, zemzem için de geçerli.
Hac veya umre ibadetini yapanlar, Kâbe’yi ziyaret edenler mutlaka zemzemden içerler. Hacılar bidonlar dolusu kendi ülkelerine taşırlar. Bunu........
© Milli Gazete
