Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (52)
“Ulu Önder’in ibâdet vecdi içinde dinlenen tanrısel sözleri”
‘Samsundan Anadolu içlerine, kırık bir otomobille gidiyordum. Yanımda ötedenberi yaverliğimi yapan Salih ve Cevad Abbastan biri bulunuyordu. O kırık otomobil Anadolu yollarında ilerlerken, ben daima düşünür ve yaverime şimdi sizin terennüm ettiğiniz şarkıyı söyletirdim. Ben Türk ufuklarından bir gün behemehal bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvveti bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki bunu adeta gözlerimle görüyordum. O şarkıyı okutup tekrar ettirmekten maksadım, Türkün bu güneşi doğunca muvaffak olacağımı anlatmaktı. Bu sebebledir ki demin söylenen şarkı, benim on sekiz senelik bir hatıramı tazeledi. Bu şarkıyı söyletmeğe önayak olan genc bayana teşekkür ederim’ [“Monsieur, Madame” karşılığı olarak kullanılan “bay, bayan” da “Büyük Üstâd”ın Uydurma Dile katkıları cümlesindendir…]
“Salon halkı, bu Tanrısel sözleri bir ibadet vecdi içinde dinlemişti. [O zamân, bâzı neşriyâtta, “İlâhî mukâbili olarak “Tanrısal” değil de, “Tanrısel” denildiği görülüyor… Belki de bu bir dizgi hatâsıdır…]
Öymen’lerden bir “saylav”: “Bayan Fak̆ihe”
“Bir müddet sonra İstanbul saylavı Bayan Fakihe söz alarak Bursada on bir sene hocalıkla geçen hayatının hatıralarını ve şu dakika bu genclik arasında talebesinden bazılarının da bulunabileceğini söyliyerek, toplantının haklı heyecanı şimdi huzurlarile bütün gencliği bahtiyar eden Atatürkten geldiğini söyledi ve bu gecenin şerefinden dolayı Bursa gencliğine mutluladı. [Fakihe Öymen –İşkodra, 1900 / İstanbul, 6.4.1983, Cebeci Asrî Mez.-; 1935 ilâ 1946 senelerinde İstanbul, 1946 ilâ 1950 devresinde Ankara Meb’ûsu.]
Selânikli Âfet Hanım konuşuyor: “Türkler onun sâyesinde hürriyet ve istik̆lâle nâil oldular”
“Türk Tarih Kurumu Asbaşkanı Profesör Âfet [Selânik, Doyran, 30.10.1908 – Ankara, 8.6.1985, Cebeci Asrî Mez.], Atatürkten izin alarak şu hitabeyi yaptı:
‘- Atatürk, bayanlar, baylar,
‘Şimdi sözlerini işittiğiniz Bayan Fakihe bana da hocalık etmiştir. Tahsil hayatımın üç senesini onun hocalık ettiği Bursa mektebinde geçirdim. […]
“…Sahibi olduğumuz memleket hür insanların malı olan müstakil bir topraktır. Ancak, biz bu topraklara hakikaten tam malik miydik? Hayır. Onun bir zamanlar ne kadar feci bir istilâya uğradığını, düşman ayakları altında nasıl insafsızca çiğnendiğini hepimiz bilir ve hatırlarız. Bugün kavuştuğumuz hürriyet, bugün Türk topraklarının nail olduğu istiklâl Atatürkün ona kazandırmış olduğu bir hürriyet ve istiklâldir.
“En büyük hocanın talebesi”
‘Demin söze başlarken Bursadaki talebelik hayatıma işaret etmiş ve Bayan Fakihe benim de hocam olduğunu söylemiştim. Fakat ben ondan sonra daha büyük, en büyük bir hocanın talebesi oldum. Ve bundan sonradır ki ben de hocalık edebildim. Bu hoca, bu en büyük hoca, beni bilgilerimin her safhasında........
© Milat
