Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (3)
1. Alt Fasıl:
Hülâsaten Cumhûrî Rejim ve İslâmla Münâsebeti
Bu mevzûu evvelki neşriyâtımızdan iktibâslar yaparak işliyeceğiz. Bütün neşriyâtımız arasında, bu husûsta -ana hatlarıyle İslâmın, daha doğrusu Dirâyetci İslâmın siyâsî doktrinini ortaya koyan- en şümûllü çalışmamız, şu eserimizde mündemicdir:
Kur’ânî Milliyet Telakkîsi ve Irkçılık Sapması, Ankara: Kurtuba Yl., Aralık 2015, 16x24 cm, 470 s.; husûsen “8. Fasıl: Kur’ânî Hilâfet Telakkîsi ve Bu Telakkînin Müşahhas Bir Tezâhürü: Medîne Esâs Kânûnu” (ss. 315-383)… Kur’ânî İslâmın siyâsî rejiminin Cumhûrî Rejim olduğunu isbât sadedinde, bu Faslın bir kısmını, “Kur’ânî Hükûmet Şekli: Cumhûrî Hükûmet” başıklı 4. Alt Fasıl’da nakledeceğiz. Bu îzâhatımızla, öyle zannediyoruz, Sahîh, yânî Kur’ânî, yânî Dirâyetci Müslümanlığın Komünist, Kemalist veyâ Şiî (ve sâir Entegrist) Totaliter Rejimlerine ne kadar zıdd olduğu dahi açıkça anlaşılacaktır…
Cumhûrî Rejim – İslâm berâberliğine, evvelâ şu muhtasar îzâhatla dikkat çekelim:
Cumhûrî Rejim veyâ Cumhûriyet; akîdesi, ahlâkı, müesseseleri îtibâriyle, Temel İnsan Hak ve Hürriyetlerine istinâd eder. Esâsı, insana hürmet ve bunun lâzımesi olarak Vicdân Hürriyetidir. Vicdân Hürriyeti, Hayât Hakkından daha mukaddesdir; çünki insan, evvelemirde, sâhib olduğu inanc sistemiyle târif olunur. Mâmâfih, onun belki hiçbir hakkı gibi, Vicdân Hürriyeti de mutlak değildir: Hiç kimse, şahsî inancının bir îcâbı olarak başkalarına kendi inancını dayatamaz ve daha umûmî olarak, başkalarının haklarını umursamadan sâdece kendi haklarının dâvâsını güdemez. Mecelle’nin Küllî Kâideleri arasında ifâde edildiği gibi: “Zarâr ve mukâbele bizzarâr yoktur”. Bütün Hak ve Hürriyetlerimiz, aynı zamânda Vecîbelerimizdir: Zîrâ, şahsımıza gösterilmesini beklediğimiz hürmetin mesnedi, “bütün insanların haysiyet ve haklar bakımından hür ve müsâvî doğdukları” mevzûasıdır (le postulat) ve bu mevzûa, bizim de başkalarına hürmet etmemizi müstelzimdir. Dîğer taraftan, Hak ve Hürriyetlerimizin têmînâtı, bütün insanların birbirlerinin Hak ve Hürriyetlerine riâyet etmeleridir.
İmâm-ı Âzam’ın da dikkat çekdiği gibi, insanda hürriyet esâstır; bu esâs mûcibince, insanın saâdeti ve bekâsı için zarûrî olmasa, ferdî hürriyetin büyük bir kısmından ferâgat etmeyi gerektiren evlilik ve âile hayâtı dahi câiz olmazdı… (Kıymetli âlim Osman Keskioğlu merhûm, Ebû Hanîfe hakkındaki kitabında, “Dinde hürriyet çok muazzez bir şeydir” ve “Neslin muhafaza ve devamı için nikâh ve aile meşru kılınmıştır” tesbîtlerinin hâşiyelerinde bu husûsu îzâh eder: İslâm Hukukunun Mümessili, Fikir İstiklâlinin Alemdârı İmam A’zam -Numan b. Sabit-, Ankara: Güzel Sanatlar Matb., 1960, ss. 77-78.)
Kezâ, insanın başkasının hükmü, idâresi altına girmesi de... Ne var ki beşerî hayât, cem’iyet hâlinde kâbildir. İctimâî hayât ise, teşkîlâtlanma, iş bölümü, hiyerarşi, idâre edenler / edilenler farklılaşması demekdir. Cem’iyet hâlinde yaşıyabilmek, hak ve hürriyetlerimizin bir kısmını (zarûret mikdârınca bir kısmını), içimizden seçeceğimiz, îtimâdımızı kazanmış başkalarına devretmeyi elzem kılar. Binâenaleyh, idâreciler, sâdece bizim vekîllerimizdir ve seçiciler tarafından kendilerine verilen vekâlet hudûdları içinde icrâât yapmakla mükelleftirler. Böyle davranmıyan idâreciler, hadlerini tecâvüz etmiş, kendilerine verilen vekâlete ihânet etmiş olurlar ve cezâyı hakkederler… Bu cumhûrî telakkî, Mecelle’nin şu düstûrunda vecîz ifâdesini bulmuştur:
“Raiyye, yânî tebaa üzerine tasarruf maslahata menûttur”. (Küllî Kâideler, Madde 58)
Yânî: Halk üzerinde tasarruf, hâkimiyet, dîğer tâbirle, halkın muayyen bir otorite tarafından idâre edilmesi, maslahat şartına tâbidir; onun umûmî salâhını, menfâatini, iyiliğini têmîn içindir.
İşte -İslâmın da Hükûmet şekli olan- İnsan Haklarına Müstenid Cumhûrî Hükûmet, Mecelle’de münderic bu düstûr, bu anlayış üzerinde yükselir… (“Kemalizmin ‘Târih Tezi’ ve ‘Güneş-Dil Teorisi’ Hurâfeleri”, Yeni Söz, 14.5.2022/91)
Bu tesbîtimize şu husûsları da ilâve etmek lâzımdır:
- 1948 BM İnsan Hakları Cihânşümûl Beyânnâmesi’ndeki bütün Temel İnsan Hak ve Hürriyetleri Kur’ân-ı Hakîm’de mündemicdir…
- Resûlullâh Hazretleri, Medîne Esâsiyesi’yle,........
© Milat
