Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (119)
Bizzât “Mutlak Şef” tarafından “Allâh-ü Ekber!” demenin bile suç (“İrticâ”) îlân edildiği bir devirde, sahîh bir cenâze namazı kılınmış olması mümkün müdür?
Böylece, islâmî teâmüle aykırı olarak mumyalandıktan sonra, müteveffâ, İslâma karşı hadsiz derecede husûmet beslediği için, namazı da kılınmamıştır. Resmî Cenâze Programı’nda böyle bir madde yoktur. Câmide cenâze namazının kılınmadığı kat’î bir vâkıadır. (Bir o kadar kat’î bir vâkıa da, kendisi için, 13 Ocak 1939 günü, Pâris’de, Berit Şalom Sefarad Havrası’nda resmî -yânî “Millî Şef” Hükûmeti temsîlcilerinin de iştirâkiyle- bir cenâze âyini yapıldığıdır… -Mustafa Kemâl’in Havradaki Resmî Cenâze Âyini; Yeni Söz, 4.8-1.10.2022, 58 tefrika-)
Lâkin, hâssaten Org. Fahrettin Altay ile Celâl Bayar’ın (ve muhtemelen Makbûle Hanım’ın) müdâhelesiyle, -Altay’ın ifâdesine nazaran- “efkârıumûmiyede çok fenâ têsîr yapmasın”, Millete karşı ellerinde bir koz bulunsun diye, son ânda, göz boyama kabîlinden, (varlığı ile yokluğu bir İslâm Tedkîkleri Enstitüsü Müdürü) Şerefeddin Yaltkaya tarafından, yine islâmî teâmüle aykırı olarak, uydurma, Öztürkce bir “cenâze namazı kıldırılmıştır”. Bu tiyatro, Dolmabahçe Sarayı'nın Muâyede Salonu'nda, 19 Kasım 1938, sâat 7.50'de, yânî Resmî Cenâze Programının başlıyacağı sâat olan 8.30'dan evvel sahneye konulmuştur. Ayrıca, halkın iştirâki olmadan, onun nazarlarından uzakta, ondan saklanarak… (Uydurma “cenâze namazı”nı, Diyânet İşleri Reîsi Rifat Börekçi veyâ Yardımcısı Ahmed Hamdi Akseki veyâhud İstanbul Müftüsü “kıldırmadığı” gibi, Diyânet câmiasına mensûb herhangi bir şahsıyet de, bu tiyatroda hazır bulunmamıştır… Yaltkaya ise, Kemalizmle uzlaşmış, Farmason Kemâlperest Hasan Âli Yücel’le yakınlığı olan, oportünist bir şahsıyettir. Bizim nazarımızda, yânî kul gözüyle, mûteber bir şahıs değildir. Hakkındaki en doğru hüküm, Allâh’a âiddir…) (Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi; Yeni Söz, 17-24.2.2019/150-157) (Bu, “Mutlak Şef”in irâdesiyle, “Allâh-ü Ekber!” demenin bile suç sayıldığı bir devirdi… 1 Şubat 1933’te -Ramazan ayında-, Bursa Ulu Câmii’ndeki cemâat, kendiliğinden, Sahîh Muhammedî Ezân’ı okuyunca, İzmir’de bir baloda bu haberi alan “Mutlak Şef”, pürtelâş ve hiddet, Bursa’ya intikâl̃ etmiş, derhâl, Câmi Cemâatinden –“Allâh-ü Ekber!” demekden ve İbâdet Hürriyeti taleb etmekden başka bir “suç”u olmıyan- 30 kadar Müslüman tevk̆îf edilmiş, bunlar, Zâbıtadaki günlerce ezîyeti müteâk̆ib, Çorum Ağır Cezâ Mahkemesi’nde muhâkeme edilerek muhtelif hapis cezâlarına çarptırılmış, ayrıca Bursa Müftüsü de işinden kovulmuştu… Bu meyânda, “Mutlak Şef”, -bir Kemalist tedhîş rehberi olan- meşhûr “Bursa Nutku”nu, orada, 5 Şubat 1933 akşamı, Çekirge Yolu'ndaki Köşk'de, bu vesîleyle îrâd etmişti… -Evvelki neşriyâtımızda, bu hâdiseyi de, mevsûken ve bertafsîl işlemiş bulunuyoruz… Bu mevzûa dâir son çalışmamız: Mustafa Kemâl’in Hastalığı, Ölümü, Cenâzesi; Yeni Söz,24.3-7.5.2020/545-588.- Dahası, Fanatik Kemalistler, Mareşal Fevzi Çakmak'ın 13 Nisan 1950'de cenâzesi kaldırılırken, kalabalıktan “Allâhü Ekber” ve Salâ seslerinin yükselmesini dahi “İrticâ hortladı!” yaygarasıyle büyük hâdise yapmışlar, bunu “Atatürk İnkılâplarına........
© Milat
