menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (11)

28 0
10.04.2025

10. Müşâhede: Cumhûrî Nizâmın Sıfır Noktası: Cumhûrî Esâsiye

Asrî Demokrasi, Esâsiyeli Demokrasi (dîğer tâbirle, Meşrûtiyet, şarta bağlı -meşrût- rejim) olarak da târif edilir:

“Liberal Demokrasi azınlıkta kalanların kişi ve kamu haklarını (söz hürriyeti, vicdan hürriyeti, v.b.) güvenlik altına alabilmek için çoğunluk iktidarının Anayasa ile kısıtlanarak uygulandığı yönetim şekli (olduğundan, buna) Anayasal Demokrasi de denir.” (Meydan-Larousse, “Demokrasi” maddesi.)

Esâsiye, bir ictimâî mukâvele (contrat social) mâhiyetindedir ve cem’iyetin ferdleri (vatandaşlar) bu mukâvelede tasrîh edilen hükümler çerçevesinde (yânî şartlı olarak) hükümrânlık haklarının bir kısmını idârecilere devretmişlerdir.

Bir Esâsiyenin sahîhan cumhûrî mâhiyette sayılabilmesi için onda şu üç şartın yerine gelmiş olması lâzımdır:

1) Millî / ictimâî uzlaşmaya dayanmak, hazırlanış ve kabûl ediliş şekliyle de tamâmen cumhûrî prosedüre muvâfık olmak;

2) Temel İnsan Hak ve Hürriyetlerini -tenâkuzsuz bir şekilde- têmînât altına almak;

3) Devletin başlıca uzuvlarını, ana müesseselerini, hem halkın irâde ve ihtiyâclarına, hem de cumhûrî rûha (Demokrasinin felsefesine) uygun düşecek şekilde yapılandırmak.

Bir memlekette rejimin cumhûrî meşrûiyeti, ancak bu şartlara muvâfık şekilde cem’iyet tarafından kabûl edilip resmen mer’iyete konulmuş bir Esâsiye ile başlar.

Buna mukâbil, Memleketin -kuvveti elinde tutan- bir zümresi tarafından millete tepeden empoze edilen bir Esâsiye metni, bilfarz, tamâmen cumhûrî esâslar ihtivâ etmiş olsa dahi, millî uzlaşmaya, milletin hür irâdesine, gönülden kabûlüne dayanmadığı için, böyle bir Esâsiye yine de cumhûrî değildir ve o memlekette rejimin cumhûrî meşrûiyeti henüz têsîs edilememiş demekdir.

11. Müşâhede: Türkiye’de Cumhûrî Bir Esâsiye İçin Birkaç Nîrengi

Noktası

(2015 İlâvesi: -Bâzı değişikliklerle- Kur’ânî Milliyet Telakkîsi ve Irkçılık Sapması kitabımızdan)

Memleketimizdeki en büyük mes’ele, Cumhûrî Nizâmın têsîsi ve bunun için de Kemalist Totaliter Rejimin -Millî İrâde mahsûlü bir Cumhûrî Esâsiye mârifetiyle- topyekûn tasfiye edilmesidir.

Bu yolda atılacak ilk adım, 5816 Sayılı Mustafa Kemâl’i Tabulaştırma Kânûnunun lağvedilerek Memleketimizde Kemalizmin serbestce tartışılmasının önünü açmaktır. Bu ilk adımla berâber, insanlarımızın Devlet mârifetiyle Kemalist yetiştirilmesini âmir olan bütün kânûnların dahi ilgâ veyâ tâdil edilmesi lâzımdır.

1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kânûnunun 2. Maddesindeki “Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılâplarına [ilh…] bağlı […] yurttaşlar olarak yetiştirmek[dir]…” hükmü gibi…

Kemâlperest 12 Eylûl Cuntasının Milletimize dayattığı “Anayasa”, gûyâ “saygılı olduğu İnsan Haklarıyle” tenâkuz hâlinde:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

şeklindeki 2. maddesiyle, müteaddid fırkalı yapısıyle de Rejimin totaliter özünü muhâfaza ettiğini hükme bağlamıştır. Dahası, atıfta bulunulan o “Başlangıç” (Dibâce) kısmında, tam bir şahısperestlik zihniyeti ve ikiyüzlülükle:

“…Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; [ilh…]

“FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.”

denmektedir.

Bu çeşid totaliter hükümler ihtivâ eden bir Esâsiye kat’iyen cumhûrî bir Esâsiye olamaz ve Milletimize bu çeşid hükümleri muhtevî yeni Esâsiyeler teklîf etmek, onu aldatmıya devâm etmek mânâsına gelir…

Kemalizmi topyekûn tasfiye hareketinin pek hayâtî bir vechesi de, onun Resmî Dili olan Uydurmacanın tasfiye edilip yerine tekrâr Târihî Türkcemizin ikâme edilmesidir. Bu yolda ilk adım, Esâsiyemizin Târihî Türkceyle kaleme alınması, ikinci adım da bütün Maârife ve adım adım bütün Mevzûâta yine kendi mübârek dilimizin hâkim kılınmasıdır. Bu meyânda, Kemalist Dil Kurumu lağvedilecek, yerine Târihî Türkcemizin bayrakdârlığını yapacak bir Dil Akademisi têsîs edilecekdir. (Kemalist Târih Kurumu ve sâir Kemalist müesseseler için dahi benzeri bir yol tâkîb edilmelidir.)

Memleketimizde, halkımız arasında konuşulan dîğer dillere dahi yaşama imkânı ve mâkul ölçülerde resmî statü tanınması lâzım gelir. Zâten Esâsiyemizin bütün maddeleri öylesine tanzîm edilmelidir ki her çeşid ahlâksızlığa ve her çeşid........

© Milat