menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhûrî rejim / totaliter rejim tezâddı

18 0
26.03.2025

MUSTAFA KEMÂL'İN UYDURMA ŞECERELERİ VE HAKÎKÎ MENSÛBİYETİ (2)

Metinlerimizin bir başka husûsiyeti olarak, “İstanbul telaffuzu”na (tabiî ki günümüzdeki telaffuzu kasdetmiyoruz) uyuyor, bu sebeble, -Dilimizin en büyük güzelliklerinden olan- uzun ünlüleri kısaltmıyor, bütün uzun ünlüleri, harfin üzerine külâh (^) koyarak yazıyoruz. Külâhı, kat’iyen inceltme işâreti olarak kullanmıyoruz. (Başka araştırmalarımızda -ve cüz’î mik̆dârda işbu araştırmamızda- kâide dışı olarak kalın okunan ünsüzleri kavisle -mesel̃â vak̆it, ink̆il̃âb, telk̆în, ik̆râr, sak̆îm-, yine kâide dışı olarak ince okunan ünsüzleri tilde ile –mesel̃â l̃atîf, l̃utuf, l̃aik, rol̃, eml̃âk̃- gösterdik.)

Ayrıca, aslında -b, -c ve -d ile biten kelimeleri de -p, -ç ve -t ile yazmıyoruz. (Bunlar, Osmanlı yazısında da böyle kaydedilip böyle telaffuz edilir.) Tersinden, -t ile bitenleri (taksit gibi) –d’leştirmiyoruz (taksidi değil, taksiti) veyâ –p’yi b’leştirmiyoruz (grubu değil, grupu, ekibi değil, ekipi yazıyoruz)… Kullandığımız imlânın dîğer husûsiyetleri de, metnimiz üzerinde teemmül ederek anlaşılabilir…

Ve nihâyet, birkaç kelime de üslûbumuz hakkında…

Bir evvelki araştırmamızda dahi (Yahûdilik – Masonluk Münâsebeti; Milat, 10 Temmuz – 13 Aralık 2024, 119 Tefrika) kaydettiğimiz vechiyle:

… Araştırmamız, (kanâatimizce) tamâmen Tecrübî İlim Zihniyet ve Usûlüyle yürütülmüş olmakla berâber, üslûbu, yer yer, ilmî, yânî objektif olmaktan uzaklaşmıştır. Bunun başlıca sebebi şudur:

Vâkıaları araştırarak sâdece ilmî tesbîtlerde bulunmakla iktifâ etmiyor, ayrıca onlar üzerinde felsefî tefekkürde bulunuyor, kendi islâmî kıymet hükümlerimiz, inanclarımız, velhâsıl dünyâ görüşümüz çerçevesinde onlardan ahlâkî-insânî netîceler çıkarıyoruz (ki zâten, bizce. felsefî tefekkür ancak ilmî tesbîtler üzerinde yükselirse kıymeti hâiz olur). Bunu yapmak ise, hissiyâtımızın devreye girmesi ve hislerimizin üslûbumuza da têsîr etmesi, yânî üslûbumuzun sübjektif bir mâhiyet kazanması demekdir.

Bu takdîrde, şu suâl akla gelir: Bu hâl, bir nakîse midir?

Öyle olduğunu düşünsek, bu hâlden zâten ictinâb ederdik. Bilakis, biz, Hakîkat Ehline yaraşır tavrın bu olduğu kanâatindeyiz; çünki Hakîkat Ehli olmak demek, sâdece Hakîkate tâlib ve tâbi olmak değil, aynı zamânda Hakîkat uğrunda mücâdele etmek demekdir. Hâlbuki, Hakîkat uğrunda mücâdele, amel, fiil ancak hissiyâtın tahrîkiyle (Îmân heyecânıyle) ortaya çıkar ve böylece aklî muhâkemeyi tamâmlar. Amel, tatbîkat olmadıktan sonra kuru aklın veyâ ilmî bilginin ne kıymeti vardır? Kaldı ki ilmî araştırma yapmak için dahi, insanda büyük bir tecessüs, keşfetme arzûsu ve çalışma şevkı olması lâzımdır… (Yahûdilik – Masonluk Münâsebeti; Milat, 10.7.2024/Tef No 1, s. 5)

1. Fasıl:

CUMHÛRÎ REJİM / TOTALİTER REJİM TEZÂDDI

Siyâsiyât sâhasında büyük îtibâr sâhibi İngiliz ilim adamı N. C. Parkinson, Kadîm Yunan an’anesine uyarak, başlıca hükûmet şekillerini, iktidârda bulunanların sayısına göre, şu sûretle tasnîf ediyor: Monarşi, Oligarşi, Demokrasi… Bunlar da, halk üzerinde icrâ ettikleri baskı derecesine veyâ iktidâra hâkim zümrenin yapısına göre daha başka şekillere bürünebilirler: Monarşi İstibdâd veyâ Diktatörlük; Oligarşi Feodalite, Aristokrasi, Teokrasi şekillerini alabilir; Demokrasi Doğrudan veyâ Temsîlî Demokrasi olabilir… Bu rejimler, değişen iktidâr şartları muvâcehesinde birbirlerine de istihâle edebilirler. Meselâ Demokrasi, merkezî otoritenin zayıflaması sebebiyle, kaosa ve anarşiye sürüklenebilir; arkasından, bir Diktatörlük rejimiyle otorite tekrâr têsîs edilebilir… Kezâ, bir rejimin içinde, başka rejimlerin izleri, têsîrleri görülebilir… (H. C. Parkinson, L’Évolution de la pensée politique -Siyâsî Düşüncenin Seyri-, volume I, traduit par Louis Evrard, Paris: Idées/nrf, 1964 –édition originale 1958-, pp. 19-22)

Bizim düşüncemize nazaran, hükûmet şekillerini Temel İnsan Hak ve Hürriyetlerini benimseme ve tatbîk derecesi........

© Milat