menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

​Uydurma resmî dil hakkında…

17 1
06.01.2025

“Küresel” kelimesinde dikkat edilmesi gereken bir başka husûs var: Kelime, Fransızcadaki “global” mukâbili kullanılıyor… “Global”, “globe” kelimesinin (Uydurmacıların ithâl ettiği) “-Al” türetmeliğiyle teşkîl edilmiş sıfat hâli… “Globe” da, Latince –top, küre mânâsındaki- “globus”den geliyor. “Le globe terrestre”, Kürre-i Arz veyâ Yer Küresi demek… Mutlak olarak sâdece “globe” şeklinde kullanıldığı zamân da aynı mânâ kasdediliyor. Yânî “globe”, Arz, Dünyâ, Yeryüzü demek… Bu mânâsıyle “global” de, Arza, Dünyâya âid demekdir.

İşte “küresel”, “küreselleşme” gibi tâbirleri, Uydurmacılar, “global”in bu ikinci mânâsında kullanıyorlar… Hâlbuki Türkcede “küre” kelimesi, tek başına, hiçbir zamân “dünyâ” karşılığı kullanılmamıştır; onun böyle bir mânâsı yoktur; kelimeye ancak bir devrimbâz hokkabâzlığıyle “bütün dünyâyle alâkalı” mânâsı kazandırılıyor.

Öyleyse “global, mondial”, “globalisation, mondialisation” gibi tâbirler karşılığında ne denebilir?

Biz, eskiden beri, “global” veyâ “mondial” karşılığında “dünyâ çapında” diyoruz. Meselâ “les forces globales”i, “dünyâ çapında kuvvetler”, “une économie globale”i, “dünyâ çapında bir iktisâd” veyâ “dünyâya şâmil bir iktisâd” şeklinde tercüme edebiliriz. Belki “dünyâyı kuşatan” da denebilir…

Globalisation” veyâ “mondialisation” ise, “yekpâreleşme” tâbiriyle ifâde edilebilir. Misâl: “La globalisation des problèmes environnementaux”: “çevreyle alâkalı mes’elelerin yekpâreleşmesi”…

Bunlar beğenilmezse, “global” ve “globalleşme” kelimeleri kullanılabilir! Ama kat’iyen “küresel, küresellik, küreselleşme” değil!

- Çetinoğlu: ‘Giriş yaptı’, ‘çıkış yaptı’, ‘bekleme yaptı’, ‘gecikme yaptı’, ‘tavan yaptı’ salgını önlenebilir mi? Nasıl?

- Yesevîzâde: “Giriş yaptı, çıkış yaptı, bekleme yaptı, gecikme yaptı” gibi söyleyişler, Frenk şîvesine uyuyor; bunlar, bizim zâviyemizden şîvesizlikdir. Dikkat edilirse, meselâ “rötar yaptı” yerine “gecikme yaptı deniyor”… Düzgün ifâde, meselâ “tren gecikdi”, “tren gecikmeli geliyor” şeklinde olabilir. “Tavan yapmak” yerine de, “tavan değere çıkmak”, “tavana vurmak” denilebilir…

- Çetinoğlu: Önlenemez ise; ‘hiddet yaptı’, ‘sabır yaptı’, ‘okuma yaptı’, ‘kavga yaptı’ ucubeleri gelebilir mi?

- Yesevîzâde: Devrumbâz Uydurmacıların Türkceye hürmetleri olmadığı için onlardan her çeşid lisânî ucûbe beklenebilir!

- Çetinoğlu: Hikâye okumayı mı tercih edersiniz, öykü okumayı mı?

- Yesevîzâde: İşte size bir ucûbe daha: “öykü”! Biz küçükken, (Muş’un Bulanık kazâsında) “ağzını öykünmek” derdik. Bu, birinin konuşma tarzını tahrîf ederek taklîd etmek demekdir. Bu bakımdan, ben, Fransızcadaki “onomatopée”yi “öykünme kelime” tâbiriyle karşıladım. Dilimizde böyle pek çok öykünme kelime mevcûddur: “Patırtı, gürültü, şakırtı, şapırdatmak, gümbürdemek” gibi…

Üstelik, “hikâye” ne güzel bir kelimedir! Telâffuzu güzel, târihî derinliği var, farklı mânâlar kazanmış, onunla tâbirler yapılmış… Bizi biz yapan kelimelerden biri! “Hikâye etmek”… “Hikâyeci”, “hikâyecilik”, “hikâye birleşik zamânı”… “Bir sürü şey anlatıp durdun! Hepsi hikâye!” “Bu vergi hikâyesi de artık can sıkıyor!”

- Çetinoğlu: Türk Dili Kurumu Başkanı olsanız, çeşitli sebeplerle müdâhil olamadığınız, seyircisi olmaktan üzüntü uyduğunuz durumlarla karşılaşsanız ne yapardınız? (İstifa mı ederdiniz, yanlıştan dönülmesi için ısrar ederek görevden alınmayı mı beklerdiniz?)

-........

© Milat


Get it on Google Play