Yazmak
Yazmak, omzumdaki yükü hafifletse de yüreğimdeki yükü arttırıyor. Yine de yazmak külfet gibi görünse de bir ülfettir, bir anlam arayışıdır ve en soylu eylemlerdendir yazmak.
Yazmak, ölüme meydan okumaktır der Hikmet Kızıl. Yazar da yazdığıyla ölümden sonra yaşamaya aday kılar fikirlerini. Ben de herkesin sustuğu yerde sarıldım kaleme. Ki tarihe not düşmektir yazmak.
Anlatmanın yoruculuğunu yazmak ile hafifletiyorum. Bazen anlatmak bazen de susmak zor geldiğinden beri yazmanın limanına sığınıyorum. Susmak kabullenmek değil de nedir? Kabullenmiyorum.
Herkesin sustuğu yerde konuşmaya mecburdur yazar. Yazar da susmuşsa kelime tükenmiş demektir lügatte ve hiçbir cümle merhem olmaz artık acılara. Herkes kendi acısının kuyusunda boğulmaya mahkûm kalmıştır.
Tüm uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter mukabilindedir yazmak. Bugün değilse bile bir gün ve zamanı geldiğinde. Uyuyan dünya için çalan saatin alarmıdır yazı.
Herkesin baktığı yerde herkesten farklı olanı görerek başkalarına göstermek gibidir yazmak. İkna etmek değil, göstermek, görmek isteyene. Görmek istemeyene ise ne göstermeye çalışırsan çalış, beyhude! Kimse görmek istemeyen kadar kör değildir maalesef. Göstermeye çalıştığın........
© Milat
