menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Trump gerçeği!

30 7
04.02.2025

Obama ABD’ye Başkan olduğunda, bizim memlekette neredeyse fener alayları düzenlenecekti!

O, Hüseyin’di. O, Burak’tı.

O, ezilen milyarların sesiydi! Filan…

Sonrasını gördük, şimdiki Başkan Trump’ın söylediği üzere, DAEŞ denilen terör örgütünü kurdurmak suretiyle, bizim başımızdaki PKK belâsını büyütüp, İsrail Terör Örgütü’ne büyük bir “açılım” alanı sağladı OBAMA döneminde ABD!

Obama Başkan iken, biz, çok iyi niyetlerle “çözüm” denilen sürece girdik.

“Analar ağlamasın” sloganıyla yürütülen bu süreç öyle bir zehirlendi ki…

Nice kaybın ardından, kendimize zor geldik.

O günlerde, “Çözüm sürecine desteğimiz tamdır!” diyordu Obama.

Böyle diyor ve bizim PKK belâsından kurtulmamızı ne kadar istediğini (!) şu sözleriyle ortaya koyuyordu:

“Türkiye’yi çok uzun süredir rahatsız eden PKK şiddetine yönelik tarihi ve barışçıl çözüm arayışları konusunda Türk halkının cesaretine yönelik takdirlerimi iletmek istiyorum. ABD, Türkiye’nin güvenliğini sağlama konusunda yanında durmaktadır(!).”

Evet, ABD, hep yanımızda durdu!

Nasıl durduğunu da, bize attığı, (af edersiniz) kazıklarla her seferinde ortaya koydu.

Bugüne kadar kaç darbe, kaç darbe girişimi gördüysek, ekonomimiz kaç kere krize girdiyse arkasında muhakkak ABD’nin olduğunu bilmeyen var mı?

ABD’nin “iyi çocuklarına” ne işler başarTTIğını bilmeyen var mı?

Yok.

Devam edelim:

O günlerde “çözüm sürecine tam destek” açıklamaları yapan OBAMA’nın Türkiye’ye verdiği başka “sıcak” mesajlar da vardı.

Mesela…

Şu cümleleriyle dile getirdiği mesaj:

“Türkiye ile İsrail arasındaki normalleşme süreci hem Türk hem de İsrail halkının çıkarınadır.

Bu süreç, Bağımsız bir Filistin Devleti’nin, iki devletli çözümün sağlanması noktasında bizlere yardımcı olacaktır.”

Trump’ın ifşa ettiği üzere “DEAŞ Terör Örgütü”nün ABD tarafından kurulduğu dönemde Başkanlık koltuğunda oturan Obama, o günlerde, yani bundan 10 küsur yıl önce, Suriye meselesine dair de fevkalade hoşumuza giden bir cümle kullanmıştı:

“Esat ne kadar kısa sürede giderse, o kadar iyi olur!”

Bu Türkiye için çok güzel bir vaatti.

Katil Esat’ın bir an evvel gitmesi, “soykırım” derecesindeki zulmün sona ermesini sağlayacak…

Irak’a, Afganistan’a “güç kullanarak barışı ve demokrasiyi” götüren (!) ABD’nin yeni hamlesiyle, Türkiye’nin yolu iyice açılacaktı.

“Burak Hüseyin” Obama’nın müesses nizama karşı gücü mü yetmedi, ne olduysa oldu…

Suriye meselesinin, katil Esat’ın devrildiği güne kadarki gidişâtı, başta Suriyeliler olmak üzere, hepimiz için felâket oldu.

Öyle şeyler yaşadık ki…

Başımıza, 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi belâsı bile geldi.

Bugüne kadarki bütün menfur girişimleri Allah’ın izniyle atlattık ama…

Olan bitenin tahribâtı çok ağır oldu.

Birçok insanımızı kaybettik; Allah hepsinden razı olsun.

Mekânları cennet olsun.

Bu tahribatın ekonomik boyutu da var, elbette.

Ekonomimizin iki yakası bir türlü bir araya gelmiyorsa, Fitch’lerden (af edersiniz) piçlerden gelecek ufacık bir “not artırımını” fener alaylarıyla karşılayacak kadar sevinmenin kıyılarında geziyorsak, bizi “gri listeye” sokan Kutsal Damacana İttifakı’nın, oradan, “Listeye yeniden sokarım haaa!” bakışıyla çıkartması hepimizi fena halde sevindirik ediyorsa…

Hep bize attıkları (af edersiniz) kazıklar yüzündendir.

Bugüne kadar ABD ile girdiğimiz bütün ilişkilerden zararlı, feci halde zararlı çıktığımız ortadadır.

İster İsrail’le, ister Yunanistan’la........

© Milat