Gazzeli Kahramanların Yazdığı…
Gazzeliler, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde büyük destan yazdılar. Kadını erkeğiyle, çoluk çocuğuyla kahramanların yazdığı ulu bir destan.
Dünyanın gözü önünde büyük bir destan yazdı Gazzeli kardeşlerimiz. Kirli ve kıyıcı silahlara sahip olan süper güçlere, emperyalist ülkelere meydan okudular ve kazandılar. Emperyalist ABD’nin ve Batı dünyasının alçakça desteklediği İsrail terör örgütünü âciz bıraktı yiğitlerimiz. Siyonistler, bu mübarek topraklarda Hamas’ı bitiremediler, Kassam Tugayları’nı yenemediler, Gazze’nin sahiplerini Sina Çölü’ne süremediler. Ve İsrail, yeryüzündeki bütün insanların nefretini kazandı sadece. Hunharlar, tarih boyunca da lanetle anılacaklar. İblis Netanyahu ve şürekası, hırsızlık, katliam, alçaklık, rezillik gibi kötü sıfatları kendilerine yakıştırdı. O kadar iğrençleştiler ki barış anlaşmasından sonra bile masumları katletmeye devam ettiler. Gazze çocuklarını şeytanca öldürmekten usanmadılar. Gazze artık sadece bir şehir adı değildir, kardeşliğin simgesidir. Masumiyetin, mücadelenin, yiğitliğin sembolüdür. Küffara karşı kutlu cihadın, kötülere karşı iyilik beldesinin remzidir. Gazze gazadır, direniştir, diriliştir, muştudur, müjdedir. Şerefli insanların şerefsizlere karşı haysiyetli bir şekilde direndiği ve kazandığı bir destan şehirdir.
SANATÇILAR EBEDİYETE TAŞIYACAK
Gazzeli kahramanlarımız imtihanı başarıyla verdi. Filistinli çocuklar ve gençler çetin sınavı geçti. 21. Yüzyılda muazzam bir destan yazdılar. Dillerinde Allah kelamı, yüreklerinde iman… Gazzeliler Müslüman dirayetini gösterdiler. Şimdi görev bizim. O ulu şehnameleri yazmak zorundayız. Şairlerimiz, aşk sevda şiirlerini bir kenara bırakıp “Gazze’nin İstiklal Marşı”nı yazmalı. Yıkılan şehirlerde yükselen Filistin bayraklarını terennüm etmeli. Alçak Siyonistlerin küstahça yıktığı camilerde yükselen Ezan-ı Muhammediye kulak vermeli. Gazzeli yiğit çocukların korkusuz ve inançlı gözlerini resmetmeli ressamlarımız. Kana bulanmış harap evlerindeki hatıraları toplayan delikanlıların, kızların neşidelerini yazmalı sanatkârlar… Romanı, şiiri, tiyatrosu yazılmalı bu muhteşem destanın. Sergisi açılmalı dünyanın dört bir yanında. Müzisyenlerimiz kalplerini dinleyerek azizlerin türkülerini yakıp şarkılarını bestelemeli.
TEK UMUT TÜRKİYE
Merhum rejisörümüz ve fikir adamımız Halit Refiğ’in kitabının adıdır Tek Umut Türkiye. Yaşıyor olsaydı bu isimle bir film çekecekti belki de. Ekibini toplar, Gazze’ye gider, “Motor” deyip filmini çekerdi bu destanın. Peki ya bugünkü yönetmenlerimiz duracak mı? Sanmam. İnsani hassasiyetleri yüksek olan bugünkü yönetmenlerimiz de mutlaka bu efsaneleşen insanların filmini çekeceklerdir. Belki de bugünlerde o güzel ve acılı topraklara gidip “Gazze Destanı” filmini çekmeye hazırlanan sinemacılarımız bile vardır. Türkiye, yeryüzündeki bütün mazlumların, masumların ve mağdurların hamisi. Tarihte büyük medeniyet kuran Osmanlı Devleti’nin günümüzdeki devamıdır ülkemiz. Bunun için acı çeken, işkence gören ve emperyalistlerin gadrine uğrayanlar, gözlerini önce Türkiye’ye dikiyor. Bizden destek bekliyor, yardım istiyor. Yıllardan beri topraklarımızda misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimiz, ülkelerinde huzur sağlanınca dönmeye başladılar. Tebessümlü yüzleriyle “Teşekkürler Türkiye, teşekkürler Erdoğan” diyorlar. Bunu yeryüzünde başka hangi ülke sağlayabildi? Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’nın o muhteşem mısraını hatırlayalım: “Küçük görme, hor görme delikanlım kendini!” Türkiye, dünyanın en âdil, şefkatli, merhametli, iyi ve güzel insanların yaşadığı ülkedir. Bu bir hakikat! Ümit, önce Türkiye’de. Abide şahsiyetlerimiz ümitvar olmuş, umudunu korumuştur. Mütefekkirlerimiz, sanatkârlarımız, ediplerimiz, şairlerimiz, kültür sanat adamlarımız karamsar duyguları asla yanlarına yaklaştırmamışlar, ümit ipine sımsıkı sarılmışlardır. Bediüzzaman Hazretleri’nin o sözü unutulabilir mi: “Ümitvar olunuz! Şu........
© Milat
visit website