menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Umut ve kabul

13 0
27.03.2025

Hayat, bazen bir dağ yürüyüşüne benzer. Yokuşları tırmanırken nefesimiz kesilir, inişlerde dengemizi bulmaya çalışırız. Kimi zaman gökyüzü masmavi, kimi zaman bulutlar çöker üzerimize. Millet olarak, bu yolculukta bize rehberlik eden iki temel değer vardır: umut ve kabul. Biri bize ilham verir, diğeri ayaklarımızı yere sağlam basmamızı sağlar. Peki bu ikisini bir arada nasıl taşırız?

Kültürümüz, sabır ve tevekkül kavramlarıyla örülüdür. Dedelerimiz, "Sabrın sonu selamettir" derken, aslında hem umudu hem de gerçekçiliği işaret ederdi. Anadolu’nun bağrında yeşeren bu bilgelik, zorluklarla baş etmenin sırrını taşır, acıyı kabullenmek, çözüm için mücadele etmekten vazgeçmek değil, aksine, gücümüzü doğru yöne kanalize etmektir. Bugün, dünyanın dört bir yanında psikoloji kitaplarında anlatılan "bilinçli farkındalık" ve "akış" kavramları, bizim kadim öğretilerimizi modern bir dille doğruluyor.

Bilinçli farkındalık, yani anın içinde tam bir farkındalıkla var olmak, aslında ninelerimizin "Dert insana yol gösterir" sözünün bilimsel karşılığıdır. Batı dünyası bunu yeni keşfederken, biz yüzyıllardır acıyı bir öğretmen olarak görür, onunla yaşamayı öğreniriz. Radikal kabul dedikleri şey, tam da bizim "tevekkül" anlayışımızla örtüşür: Hayatı olduğu gibi kabullenmek, direnmeden ama boyun eğmeden... Modern psikoloji, bu kabullenmenin beyinde düşünme ve karar verme merkezlerini güçlendirdiğini söylüyor. Yani sabrımız sadece........

© Milat