Telefonda 6 dakikadan fazla konuşmayın!
Bir şehrin ruhunu anlamak için sokaklarını bir uçtan bir uca yürümek yetmez; o şehrin dijital karanlıklarını, internet kanalizasyonunu görmek lazımdır. Berlin'de geçen yıllarımda, bu şehrin sokak huzuru kadar, dijital istilasından da endişe duyduğunu fark ettim. Telegram kanalları, WhatsApp grupları, şifrelenmiş platformlar hepsi özgürlüğün adı altında açılmış, ama özgürlüğün öteki yüzü barındırıyor: Uyuşturucunun dağıtımından silah ticaretine, yasadışı bahisten taklit sahte belgelere kadar, tüm illegal ekonomi bu ağlarda işliyor. Berlin'in sakin caddelerinde yürürken, elinizdeki telefonun arkasında bir kaos cereyan ettiğini bilmek, şehri bambaşka bir gözle görmek demekti.
İşte bu konjonktürde, bir telefon çalıyor. Ekranda tanıdık bir isim, anneniz, kardeşiniz, dostunuz. Açıyorsunuz, ses tanıdık: "Acil bir sorunum var, bana yardım edebilir misin?" Duraksamadan yardıma koşarsınız. Çünkü ses gerçek, duygu gerçek... ya da öyle sanırsınız. Fakat bu anda, sesinizi tanıdığınız o kişi, başka bir ülkede oturuyor olabilir. Yapay zeka artık sadece metin yazmıyor, resim çizmiyor; sesinizi de çalıyor. Üstelik bunu sadece 6 dakikalık bir ses kaydıyla yapabiliyor. Sosyal medyada paylaştığınız bir video, sesli mesaj, hatta bir arama kaydı yeterli. Algoritmalar, 10 dakika içinde sesinizle şarkı söyleyen ya da herhangi bir metni okuyan yapay bir ses üretiyor. Sesinizin tonunu, nefes alış şeklinizi, duygusal vurgularınızı analiz ediyor ve sonra sizin adınıza konuşuyor.
2025 yılında Türkiye'de teknoloji destekli dolandırıcılık vakaları son beş yılda beş kat arttı; ses klonlama yöntemiyle gerçekleştirilen dolandırıcılıklar Avrupa'da zirveye çıktı. 2024 Şubat'ta Çin'de yaşanan olayda, bir finans kurumunun çalışanı video konferansta yöneticisinin klonlanmış sesiyle 25 milyon dolar kaptırdı. Katmanlama yöntemiyle transferler gizlenip, ses taklit edilerek çok hızlı transferler yapıldı. Aileler, sevdiklerinin sesini taklit eden dolandırıcılara acil para gönderdi. Bir kadın, oğlunun klonlanmış sesini işiterek, sessizce ağladı. Artık görüntülü ve sesli görüşmeler tek başına bir güvence değil; her telefon, her ses, her kelime şüpheyle karşılanması gereken bir veri noktası. Bu, sadece bireysel kaygı değil; devletlerin, kurumların, güvenlik sistemlerinin temelini sarsıyor.
Almanya Başbakanı Sayın Friedrich Merz, bu çıkmazın bir yüzünü görmüş. Merz, sert revizyonist eğilimlerin Avrupa'nın tamamını tehdit ettiğini söylüyor; Türkiye'nin 20 Eurofighter alımından mutluluk duymaktadır diyerek, NATO'nun güneydoğu kanadını güçlendirmenin tüm Avrupa için kritik olduğunu vurguluyor. "Dünyadaki yeni jeopolitik durumda daha yakın iş birliği içinde olmanın her iki ülkenin de stratejik çıkarlarına olduğunu söyleyen Merz, tabii ki hassas konuları da açık ve güvene dayalı bir şekilde ele almamız gerekiyor" demiştir. Merz'in bu sözleri, sadece askerî iş birliğine değil; dış güvenlik kadar iç güvenliğin de ittifakın temeli olduğunu işaret ediyor.
Fakat bu paradoks açıkça ortaya serildi: Merz'in hükümeti bir tarafta sert revizyonist baskılara karşı NATO müttefikliğini güçlendirirken, öte tarafta kendi sınırları içindeki dijital........© Milat





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d