menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tehir sanatının gizli efendileri

31 0
previous day

O orada, hemen yanı başında durur. Gecelerdir aynı sayfada açık kalmaktan kenarları kıvrılmış o kitap. Hafızanın kuytularına ertelenmiş o mühim telefon konuşması. Başlamak için ilhamın en parlak ânını bekleyen o bembeyaz sayfa. Harekete geçmek için her şey müsaittir; zaman vardır, imkân vardır, niyet dahi bir anlığına belirip kaybolmuştur. Lakin beden hareket etmez, zihin başka meşgalelerin, daha ehemmiyetsiz ama daha kolay avuntuların sularında gezinir. Bu hisse bir isim koymakta zorlanırız; tembellik desek haksızlık olur, iradesizlik desek fazla acımasız. Bu, daha kadim, daha derinden gelen bir atâlet halidir; sanki ruh ile eylem arasına görünmez bir kalkan gerilmiştir.

Bu halin, şahsiyetimize özgü bir kusur yahut bu çağa mahsus bir hastalık olduğunu vehmetmek, meselenin özünü ıskalamaktır. Karşı karşıya olduğumuz şey, binlerce yılın avcı-toplayıcı tecrübesiyle yoğrulmuş fıtratımızın, bugünün dünyasının baştan çıkarıcı fısıltılarıyla imtihanıdır. Zihnimiz, ani tehlikelere karşı tetikte olmaya ve anlık ödülleri yakalamaya ayarlanmıştır. Gelecekteki büyük bir başarının soyut vaadi yerine, şimdiki anın küçük ve somut bir hazzını tercih etmesi bu yüzdendir. Ertelenen her işin ardında, aslında bizi o işin zahmetinden, başarısızlık endişesinden veya anlamsızlık hissinden korumaya çalışan bu ilkel muhafız vardır. Lakin bu muhafızın koruma kalkanı, zamanla ruhumuzu esir alan bir zindana dönüşür.

Bu durumu en iyi anlatan kadim hikâyelerden biri, Odisseus'un Sirenler'le olan imtihanıdır. Sirenler, denizcileri büyüleyici şarkılarıyla kendilerine çeken, lakin o sese kulak verenleri bir daha geri dönülmez bir sona sürükleyen varlıklardır. Onların şarkısı, bugünün dünyasındaki dikkatimizi çelen, bizi asıl gayemizden........

© Milat