Tarih affetmez ama insanlık öğretir
Tarihin derin çatlaklarında filizlenen silahlı mücadeleler, geride yalnızca yıkım bıraktı. Bugün, Abdullah Öcalan’ın PKK’ya yönelik “silahları bırakın ve kendinizi feshedin” çağrısı, barışa dair yeni bir dilin kapısını aralıyor. Bu çağrı, Ramazan’ın manevi atmosferiyle buluştuğunda ise direnişin anlamı, iman ve sabırla örülü bir umuda dönüşüyor.
Ancak bu umudun yeşereceği topraklar, geçmişin travmalarını da taşıyor. Tam 28 yıl önce, 28 Şubat 1997’de, Türkiye “post-modern darbe” denen karanlık bir sürece uyandı. Askeri vesayetin gölgesinde, demokrasi rafa kaldırıldı; başörtülü kadınlar kamusal alandan silindi, binlerce insan “irtica” korkusuyla ötekileştirildi. O günlerin dili, toplumu "iyi" ve "kötü" diye bölen, korkuyla beslenen bir dildi. Bugün ise tam tersine, Ramazan’ın kucaklayıcı ruhu ve Devlet Bahçeli ılımlı çağrısı ile Öcalan’ın buna karşılık kısa sürede barış vurgusu, geçmişin hatalarından ders çıkarmamız gerektiğini haykırıyor.
28 Şubat süreci, sadece siyasi bir müdahale değil; toplumsal hafızada derin yaralar açan bir psikolojik savaştı. Medya, yargı ve eğitim sistemi üzerinden topluma nefes aldırmayan bir baskı kuruldu. İnançlar, kimlikler, hatta giyim tarzları bile “tehdit” olarak kodlandı. O dönemde üniversite kapılarından geri........
© Milat
