menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sonuçları zorlamayı bırak

23 0
20.10.2025

Genç bir bestekâr, ruhunun bütün tellerini akıttığı partisyonu piyanonun üzerine koyduğunda nefesini tutmuştu. Yıllarını verdiği üstadı karşısında oturuyordu ve şimdi, o son notanın havadaki titreşimi söndüğünde, dudaklarından dökülecek tek bir onayı, bir "olmuş" fısıltısını bekliyordu. Parmakları tuşlara son kez dokundu. Eser bitti. Salonda derin, çok derin bir sessizlik oldu. Üstat, alkışlamak yerine sakince uzandı ve piyanonun kapağını yavaşça kapattı.

İşte o an, modern sosyolojinin öncülerinden Erving Goffman’ın tarif ettiği o büyük beşerî sahnenin ta kendisiydi. Genç bestekârın üstadın gözlerinde aradığı şey, Goffman'ın "yüz" dediği o cilalı, kamusal benlik imajının onaylanmasıydı. Ancak her yüzün ardında iki temel ihtiyaç çatışır: Eylemlerimize kimsenin karışmamasını isteyen özerk benliğimiz ve anlaşılmayı uman anlaşılma bekleyen çehremiz. Kapanan piyano kapağının sesi, bestekârın anlaşılma bekleyen yüzüne atılmış sessiz bir tokattı. O an maske düştü ve ruhunda........

© Milat