Sahte nostalji çağında gerçek anılar
Liseden yetişkinliğe geçiş, birçoğumuz için beklenmedik bir gerçeklikle yüzleşme anıdır. Bir zamanlar başkalarının gözünde var olma mücadelesi verirken, birden kimsenin bizi düşünmediği bir dünyaya adım atarız. Bu hızlı ve keskin geçiş, çoğu zaman derin bir yalnızlık ve aidiyet arayışı ile sonuçlanır.
Modern hayatın karmaşası içinde, geçmişin idealize edilmiş versiyonlarına sığınmak cazip gelir. Retro kafeler, vintage kıyafetler, eski oyun konsolları... Hepsi bize kontrol edilebilir bir geçmiş vaat eder. Ancak bu nostalji tüketimi, gerçek bağlantıların yerini alan yapay bir aidiyetten öteye gidemez.
Günümüzde sosyal medya, bu yapay aidiyet hissini besleyen başlıca platformdur. Instagram'da #throwbackthursday etiketiyle paylaşılan fotoğraflar, TikTok'ta viral olan "90'lar çocuğu challenge'ları", YouTube'da milyonlarca izlenen eski çizgi film introları... Hepsi aslında dijital çağın yalnızlığına bir panzehir arayışıdır.
Markalar bu durumu çok iyi kullanır. Nike "Air Jordan" serisini yeniden piyasaya sürerken, Levi's vintage koleksiyonlarını yüksek fiyatlarla satışa çıkarır. Müzik endüstrisi vinyl plakları yeniden keşfederken, sinema sektörü eski filmlerin remake'leriyle dolup taşar. Çünkü nostalji, tüketim kültürünün en kârlı metalarından biri haline gelmiştir.
Peki neden kimse bizi düşünmüyor? Çünkü herkes kendi hayat filminin başrolünde. Metroda karşılaştığınız eski bir sınıf arkadaşınızla yaptığınız kısa sohbet, sizin zihninizde günlerce yer ederken, o kişi için sadece günün sıradan bir anıdır. Bu acımasız gerçek, aslında büyük........
© Milat
