menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küçük dokunuşlarla büyük değişimler

22 0
21.07.2025

Hayatın akışında öyle anlar vardır ki, her şey bir anda değişiverir. Bir moda akımı birdenbire zirveye tırmanır, yıllardır kanayan bir toplumsal yara beklenmedik bir hızla iyileşir ya da bir fikir, görünmez bir fısıltı gibi yayılıp ruhlarımıza işler. Bu dönüşüm noktaları, aslında yaşamımızın her köşesinde, çoğu zaman farkına bile varmadığımız küçücük dokunuşlarla tetiklenir. Tıpkı bir zamanlar neredeyse unutulmuş olan bir ayakkabı markasının, büyük bir şehrin kenar mahallelerindeki bir avuç gencin ayağında yeniden canlanıp tüm ülkeye yayılması gibi. Düşünsenize, yıllık otuz bin çift gibi düşük satışlarla neredeyse üretimden kaldırılma noktasına gelmiş bir ürünün, bir stilistin tesadüfi gözlemiyle nasıl küllerinden doğduğunu... Bir yıl sonra satışlar dörde katlanmış, hatta ödüller bile kazanılmış. Bu, küçük bir kıvılcımın nasıl dev bir yangına dönüşebileceğinin en çarpıcı örneği değil mi?

Benzer bir şekilde, büyük bir şehirde, sokakların hava kararınca hayalet şehirlere döndüğü, suçun kol gezdiği dönemler yaşanmıştır. Cinayetler, ağır suçlar zirve yapmış, insanlar akşam olunca evlerine kapanmıştır. Korku, adeta görünmez bir duvar örmüştür sokaklara. Ama sonra tuhaf bir şey oldu, suç oranı gizemli ve kritik bir noktada düşmeye başladı. Beş yıl içinde cinayetler yarıdan fazla, toplam suç oranı ise neredeyse yarı yarıya azalmıştır. Geleneksel açıklamalar, bu değişimin fısıltılarını yakalamakta yetersiz kalıyordu. Genellikle büyük sonuçların büyük nedenlerden kaynaklandığına inanma eğilimindeyiz. Oysa basit bir bilmeceyle, bir kâğıt parçasını elli kez katladığınızda güneşin uzaklığına erişeceğini gösteren o akıl oyunuyla, küçük başlangıçların geometrik bir dizi gibi katlanarak nasıl devasa sonuçlar doğurabileceğini anlarız. Bu, toplumsal değişimlerin doğrusal ve öngörülebilir olmadığını, aksine bir eşik noktası aşıldığında katlanarak büyüdüğünü ortaya koyar.

Peki, bu kıvılcımları kimler çakar? Hayatın akışındaki bu ani değişimlerin ardında, sıradan gibi görünen ama aslında olağanüstü yeteneklere sahip bir avuç insan yatar. Onlar, toplumun görünmez mimarları gibidir. Bazıları, binlerce kişiyi tanıyan, sosyal bağları olağanüstü güçlü kişilerdir. Onlar, yeni bir iş bulmaktan yeni bir fikir edinmeye kadar pek çok konuda bize yardımcı olan, dostça ama rastlantısal sosyal bağların ustalarıdır. Bu tür kişiler, toplumun farklı kesimlerinde yer alarak, bu dünyalar arasında köprü kurarlar. Onlar, insanları adeta pul toplar gibi biriktirirler. Sosyologların "zayıf bağ" dediği, dostça ama sadece rastlantısal olan bu sosyal bağ alanında uzmandırlar. Bu zayıf bağlar, yeni bir iş bulmaktan yeni bir fikir edinmeye kadar pek çok konuda güçlü bağlardan çok daha önemlidir, çünkü tanıdıklarımızın dünyası bizimkinden çok daha farklıdır ve bize bilmediğimiz şeyleri bilme olasılıkları daha yüksektir. Peki ya sizin çevrenizde, her şeyi bilen, herkesi tanıyan ya da sizi bir şeye kolayca ikna eden o dostlarınız? Onlar da birer 'kıvılcım' olabilir mi dersiniz?

Bazı kişiler ise bilgiyi bir araya getiren, uzmanlaşmış ve bu bilgiyi paylaşmaktan büyük keyif alan kişilerdir. Onlar, piyasadaki en ince ayrıntıları bile takip eden, en iyi fiyatları ve ürünleri bilen, adeta birer "gayri resmi ücret müfettişi" gibidirler. Onlar, en küçük detayları bile anımsar, bir ürünün neden tercih edilmemesi gerektiğini detaylarıyla açıklar ya da bir yerde nasıl iyi bir pazarlık yapacağımızı anlatırlar. Önemli olan, bu kişilerin bilgiyi sadece kendileri için saklamamaları, aksine başkalarına yardım etmekten hoşlandıkları için paylaşmalarıdır. Bu kişisel, tarafsız ve uzman görüşleri, hepimizin oturup dinlemesini sağlayan bir güce sahiptir.

Bir de duyduğumuza inanamadığımızda bizi ikna etme becerisine sahip, karizmatik ve bulaşıcı kişiler vardır. Onlar, istediği her şeyi satabilecek bir ikna ustasıdır. Onların ikna ediciliği sadece rasyonel argümanlarından değil, aynı zamanda ses tonlarından, mimiklerinden ve genel coşkularından gelir. Araştırmalar, bir haber sunucusunun yüz ifadelerindeki ince önyargıların bile izleyicilerin oy verme davranışlarını etkileyebildiğini göstermiştir. Benzer şekilde, sadece kafasını yukarı aşağı sallayan birinin, duyduğu bir fikre daha kolay ikna olduğu görülmüştür. Bu durum, iknanın çoğu zaman bizim fark etmeyeceğimiz,........

© Milat