Küçük alışkanlıkların büyük değişimi
Şehrin sokaklarında yürürken, adımlarınızın kaldırım taşlarına dokunuşuyla hayatın ritmini hissediyorsunuz. Dükkanların kepenkleri yavaşça kalkıyor, inşaat alanlarından yükselen çekiç sesleri ve koşuşturan insanların nefesleri buğulu havada birleşiyor. O anda, kaldırımın çatlağından çıkıp güneşe yönelean minik bir ot dikkat çekiyor; betonun sertliğine meydan okuyan bu küçük yaşam, direnişin sessiz ama kararlı ifadesi. Seneca’nın “Uzun bir yolculuk bile tek bir adımla başlar” sözü, bu gerçeğin altını çiziyor.
Yürümeye devam ederken, bir köşe başında eski bir binanın restorasyonuna tanık oluyorsunuz. İşçiler, duvarları tek tuğla tek tuğla inşa ediyor; hiçbir anda “Bir anda görkemli bir yapı yaratalım!” diye haykırmıyorlar. Sessizlik içinde, sabırla her taşı yerine yerleştirirken, günün akışı kendini yavaşça yeniden inşa ediyor. James Clear’ın Atomik Alışkanlıklar’da “Zafer, günlük rutinlerin toplamıdır” gerçeği aklınızda canlanıyor. Aristoteles’in “Biz tekrar eden şeyiz. Dolayısıyla mükemmellik bir eylem değil, alışkanlıktır” sözü, büyük dönüşümlerin aslında küçük eylemlerin tekrarıyla mümkün olduğunu hatırlatıyor.
Bir parka vardığınızda, ter içinde koşan birinin yanınızdan geçip gidişini izliyorsunuz. İlk gün belki sadece 5 dakikalık koşuyla başlayan bu serüven, şimdi maratonlara meydan okur hale gelmiş. Havanın ritmine uyum sağlayan adımlar, küçük başlangıçların zamanla nasıl devasa bir dönüşüme evrildiğini fısıldıyor. Nörobilim, bu dönüşümün ardındaki sırrı açıklıyor: Beyin, tekrarlanan davranışları “otomatik pilot”a alır. University College London’ın araştırması, bir alışkanlığın 66 günde kökleştiğini ortaya koyarken, ilk 20 gündeki küçük ama kararlı adımların önemini gözler önüne seriyor. Tıpkı bir tohumun filizlenmek için toprağı delme çabasındaki ince motivasyon gibi… Haruki Murakami’nin “Bedeni zorlamak, zihni özgürleştirir” sözü, bu disiplinin insanı nereye taşıyabileceğini........
© Milat
