Kozmik rezonans frekansı
Soğuk bir laboratuvarda duran o iki demir çatalı (diyapazon) unutun. Size rezonansı, steril bir deney tüpünde değil, her sabah pencerenizin önünde yaşanan o sessiz mucizede, hayatın tam kalbinde göstereceğim.
Sabahın o en gri, uykunun en tatlı olduğu saatinde, betonarme şehrin gürültüsü henüz başlamamışken duyduğunuz o sesi hatırlayın: "Gu-guuk-gu..."
Perdeyi aralayıp baktığınızda, mermer denizliğin üzerinde titreyen iki küçük gövde görürsünüz: Kumrular. Onlar, gökyüzünün en gösterişsiz ama en "bağlı" dervişleridir. Tüylerindeki o toprak rengi tevazu, boyunlarındaki o ince siyah halka sanki doğuştan takılmış bir "sadakat tasması"dır. Dikkat ettiniz mi? Biri başını usulca eğer, göğsünü kabartır ve o derin "Hu" sesini çıkarır. Diğeri ise kıpırdamaz, sadece dinler. Aralarında ne bir kavga, ne bir gürültü, ne de bir "benlik" savaşı vardır.
İnsan o an cama yaslanıp sormadan edemiyor: "Ah be kumru... Biz kuş tüyü yataklarda, sıcak odalarda huzuru bulamazken; sen o buz gibi mermerin üzerinde, o titreşiminle nasıl böyle ısınabiliyorsun?"
Cevap basittir aslında. Çünkü onlar ısınmak için yüne veya pamuğa değil, birbirlerinin varlığına, aralarındaki o görünmez "sevgi frekansına" yaslanırlar.
İşte tam bu sadakatin karşısında, sembolleştirmenin bahtı rötarlı piyadesi Gottfried Wilhelm Leibniz, o meşhur teorisiyle odamıza girer. Ona göre evren, "Monad" denilen bilinç birimlerinden oluşur. Hayvanlar rüya halindedir, insanlar uyanıktır, Yaratıcı ise mutlak bilinçtir.
Fakat........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein