menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Köklerini arayan bir çınarın hikayesi

22 0
06.04.2025

Sabahın ilk ışıkları İstanbul’a düşerken, balıkçıların "Hey gidi koca İstanbul!" çığlıklarıyla uyanıyor bu şehir. Sanki her sabah, Göktürk Kitabeleri’nden fırlayan o kadim "Türk" sesi, Boğaz’ın sularında yeniden hayat buluyor. Dil dediğimiz şey, işte bu toprakların yüreğinin attığı yerdir; Yunus’un "Gelin tanış olalım" diye seslendiği çarşılar, Mehmet Âkif’in "Korkma!" diye haykırdığı cepheler, Karacaoğlan’ın "Elif" diye inlediği dağlar… Kelimelerimiz, tarihin tozlu raflarında değil, sokakların canlı ritminde yaşamalı.

Şimdi tam da bu ruhu geleceğe taşıma zamanı. Gençler, Fatih’in fetih mektuplarını dijital ekranlarda okurken, bir yandan da Evliya Çelebi’nin seyahatnamesindeki "İstanbul" tasvirlerine dokunabiliyor. "Dijital Türkçe Platformu" girişimi, sadece teknolojik bir adım değil; adeta köklerle dalları buluşturan bir kültür köprüsü. Gaziantep’te bir lise öğrencisi, Artvin yaylalarında konuşulan Lazca kelimeleri yapay zekâ ile arşivlerken, Kars’taki bir nine, anlattığı masalların geleceğe aktarıldığını bilmenin huzuruyla gülümsüyor. Teknoloji, dilimizin bekçisi olmalı; celladı değil.

Ancak modern çağın *"trend"*leri, *"like"*ları, *"influencer"*ları dilimizin inceliklerini kemiriyor. Türk Dil Kurumu’nun "Yabancı Sözlere Karşılık Bul" seferberliği, tam da bu noktada bir kalkan işlevi görüyor. "Beğeni" demek, sadece bir kelime değil; "biz" olmanın manifestosu. Sosyal medyada........

© Milat