menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kitle kontrolü ile mücadele

21 1
19.02.2025

Edward Bernays, 1920’lerde sigarayı “özgürlük meşalesi” diye pazarlayarak özellikle kadınların bilinçaltını ticari bir sahneye dönüştürdüğünde, Freud’un teorileri ilk kez bir pazarlama silahına evrilmişti. Bugün aynı strateji, Instagram’da “beden pozitifliği” akımlarıyla kozmetik ürünleri satıyor. Gençler, bir makyaj paletiyle “özgüven”e ulaştığını sanarken, aslında tüketim çarkının bir dişlisi haline geliyor. Türkiye’de sosyal medya fenomenleri, “doğal güzellik” sloganlarıyla cilt bakım ürünleri pazarlıyor. Ancak bu ürünlerin çoğu, küresel şirketlerin laboratuvarlarından çıkıyor. Tüketici itiraflarında bahsi geçenler gibi: “‘Kendimi sevmek’ için satın aldığımı fark ettiğimde, özgürlüğün bir losyon şişesine sıkıştırıldığını anladım.”

Bu ticarileşme, yalnızca bireysel kimliklerle sınırlı değil. Soğuk Savaş döneminin sahte muhalefet taktikleri, bugün hala algoritmaların gölgesinde hayat buluyor. X platformunda aynı hashtag’i kullananlar, birbirine zıt dünyalarda “özgürce” tartışıyor. Vegan aktivistlerle et endüstrisi lobicileri aynı dijital arenada çarpışıyor, ancak bu tartışmalar veri madenciliğiyle markalara satılması kaçınılmaz. Ortadoğu’daki mevcut gerilimler bile 15 saniyelik içerik videolarında sıkıştırılıyor. Suriyeli veya filistinli bir mülteci çocuğun gözyaşları, “beğen” butonuyla tüketiliyor. Ortadoğu’da ise sosyal medya, “göçmen karşıtlığı” ve “dayanışma” söylemleri arasında kutuplaşmayı derinleştiriyor. Algoritmalar tüccarları, kullanıcıları yalnızca kendi yankı odalarına hapsederek toplumsal diyaloğu sabote ediyor.

Duygusal simgelerin gücü, Bernays’ın Venida saç bonelerini “dalgalı saç = güzellik” algısıyla satmasından bu yana katlanarak........

© Milat