menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İstemenin esrarı

19 1
18.02.2025

Bir çocuk, annesinden bir oyuncak isterken gözlerindeki ışıltıyla titrer. O ışıltı, saf bir niyetin tercümanıdır. İnsanın Yaradan’a yönelişi de böyle bir samimiyetle başlar. İstemek, sadece dudakların kıpırdaması değil, ruhun derinliklerinde kök salan bir çınlayıştır. İbn Arabi, bir gemideyken denize düşen adamın hikâyesini anlatır: Dalgaların kucağına düştüğü anda, “Bu, sınırsız şeref sahibi ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir” diye fısıldar. O an, bir ruhani varlık bedenlenir ve onu kurtarır. Bu, içtenliğin evrene nasıl bir titreşim yaydığının kanıtıdır.

Günümüzde insan, dualarını hızlı tüketim mantığıyla ele alıyor. “Hemen olsun!” diye tutturuyor. Bir genç, sosyal medyada “beğeni” beklerken; bir anne ise hasta çocuğu için gözyaşlarıyla dua ediyor. İkisi de “istemek” peşinde, ama biri egonun, diğeri ruhun dilini konuşuyor. Mevlana’nın dediği gibi, “Aşk öyle bir saltanattır ki, zevali yoktur.” Gerçek talep, geçici arzuların ötesinde, kalbin derinliklerinden yükselir. Tıpkı bir tohumun toprağa düşüp sabırla filizlenmesi gibi… Bugün insan, toprağı çapalamadan meyve bekliyor. Oysa Kur’an’da geçen Ya Vehhab ismi, karşılıksız veren anlamına gelir. Bu lütuf, ancak içten bir teslimiyetle talep........

© Milat