menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İstanbul’un gözler önündeki körlüğü

20 1
12.03.2025

İstanbul’un akşamları… Haliç’ten yükselen rüzgâr, tuzlu bir nefes gibi sokaklara dolarken, trafik ışıklarının kırmızıdan yeşile dönmesini bekleyen kalabalık, bir romanın ilk cümlesini fısıldıyor: “Kör oldum.” José Saramago’nun Körlük’ü, sadece gözleri değil, insanlığın vicdanını da kaybedişinin hikâyesi. Bugün, o kalabalık caddelerde yürürken hissettiğimiz o “görmezden gelme” hali, acaba bizi Saramago’nun distopyasına mı yaklaştırıyor?

Beyaz bir sisin içinde kaybolmak… Roman, ismini bile duymadığımız bir şehirde ansızın patlak veren bir salgınla başlıyor. İnsanların gözleri, beyaz bir boşluğa hapsoluyor. Ama asıl çarpıcı olan, fiziksel körlük değil. Toplumun çöküşü, devletin acımasız karantinaları, açgözlülük ve bencilliğin kol gezdiği bir kaos… Saramago, medeniyet dediğimiz şeyin ince bir ipe bağlı olduğunu anlatıyor. İstanbul’un yoğun kokulu lüks alışveriş merkezleriyle kömür kokulu kenar mahalleleri arasındaki uçurum da aynı kırılganlığın izleri değil mi? “Bir insanın böyle birdenbire kör olduğunu şimdiye kadar hiç........

© Milat