menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hiç soru sormazsan hiç yalan duymazsın

14 0
24.04.2025

Bir kapı düşünün: Açılmamış, kilitli, tozlu. İçinde ne olduğunu bilmediğin sürece, o kapı sır değil, sessizliktir. Soru sormak, o kilidi zorlamaktır. Belki ardında hazineler çıkar, belki canavarlar. Ama suskunluk, hiçbir şeyin olmadığı yanılsamasını sunar. Peki, gerçekten hiçbir şey mi saklıyor o kapı? Yoksa karanlık, cevaplardan daha mı rahatlatıcı?

Diyalektik yöntemci, Sokrates, sokak sokak dolaşıp sorular sorarken, Atinalıların rahat yalanlarını deşiyordu. Ölümü bile göze alarak, suskunluğun kırılgan barışını bozdu. Çünkü soru sormamak, bir nehirde ayaklarını ıslatmadan durmaya benzer: Nehir seni alıp götürmez ama kıyının çamurunda da çürürsün. Arketip bekçisi, Platon’un mağarasındaki zincirler, sorgulamayan insanın prangalarıdır. Gölgeleri izlemek güvenli belki, ama ayak seslerin asla duyulmaz.

Doğu’nun bilgeliği, suskunluğa farklı bakar: Lao Tzu, “Bilen konuşmaz, konuşan bilmez” der. Ama bu, soru sormamak değil, kelimelerin ötesini dinlemektir. Zen ustaları, “Koan”larla zihni kamçılar: “Tek elin sesi nasıldır?” diye sorarlar. Cevaplar değil, soru sorma cesareti aranır. Meşk gibidir bu: Tekrar tekrar çalınan bir ud taksimi gibi… Sabırla, dikkatle, sessizliğin notalarını duymak. Çünkü gerçek, bazen yalanların sustuğu yerde başlar.

Modern diye tabir edilen insan, şehirlerin........

© Milat