menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Egemen Filistin devleti

20 0
previous day

Ortadoğu, tarihinin en kritik kavşaklarından birinde duruyor. Gazze'de yaşananlar, artık sadece bir insani kriz olmaktan çıkmış, tüm bölgenin istikrarını, küresel güç dengelerini ve uluslararası hukukun itibarını sınayan bir vekaletler savaşına dönüşmüştür. Bir uzman gözüyle baktığımızda, sahadaki vahşetin ardında, çözümü imkânsız kılan derin ve yapısal engeller olduğunu görüyoruz. Ancak aynı zamanda, bu karanlık tablonun içinde, bölgesel refah için yeni bir yol haritası çizebilecek umut ışıkları da beliriyor.

Çözüm arayışlarının önündeki en büyük engel, şüphesiz uluslararası sistemin felç olmuş halidir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, ABD'nin koruyucu kalkanı haline gelen veto gücüyle işlevsiz kalmıştır. Bu tıkanıklıkta, Rusya ve Çin gibi aktörlerin Batı ile yaşadığı jeopolitik rekabetin de payı büyüktür; bu durum, Konsey'in ortak bir iradeyle hareket etmesini engellemektedir. Uluslararası Adalet Divanı'nın "saldırıları durdurma" yönündeki dönüm noktası niteliğindeki kararı dahi, yaptırım uygulayacak küresel bir güç mekanizması olmadığından, İsrail'in sahadaki katliamlarını durdurmaya yetmemiştir. Bu durum, hukukun gücünün değil, gücün hukukunun işlediği acı gerçeğini yüzümüze vurmaktadır.

İkinci engel, sahadaki insani ablukanın bizzat kendisidir. Gazze'nin hayatta kalması için günde en az 500-600 kamyon yardıma ihtiyaç duyulurken, İsrail'in izin verdiği sınırlı geçişler, BM'nin ifadesiyle "denizde bir damla" kalmaktadır. Daha da acısı, bu yardımı bekleyen umutsuz sivillerin sistematik olarak hedef alınmasıdır; yardım kuyrukları adeta birer ölüm tarlasına dönmüş, binlerce insan bir lokma ekmek uğruna can vermiştir. Bu, açlığın bir savaş silahı olarak kullanıldığı, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı bir........

© Milat